Zaman; intikamını gerçekten kimseye bırakmıyor.
Bugün bu konuya nereden geldiğimi sormayın. Sokak getirdi, dili acı sokak. Bir tesadüftü ama, bazen tesadüfler içini boşaltma, sorgulama, hesaplaşma yeri de olabiliyor.
Neyse; bir zamanlar kendisini üniversitenin ilahı zanneden, yolsuzluktan, usulsüzlükten, ahlaksız eylemlerinden dolayı üniversiteden atılan daha doğrusu kovulan zat-ı muhteremle durakta karşılaştım.
Tek kelime ile duruşu, bakışları ile zavallıydı. Yanına yaklaştım. Yaptığı hukuksuzlukları, kul hakkı yemelerini, makamını nasıl kötüye kullandığını, kimlerin neyin karşılığı mevkilere yükseldiğini, benim niçin bir ayda üç yer değiştirdiğimi; terbiyemi bozmadan, yüzüne, gözlerinin içine baka baka, sesimi yükseltmeden, hakaret etmeden sessizce haykırdım ve ne kadar zavallı olduğunu söyledim.
VE... Bunca aşağılanma karşısında konuşamıyordu bile… Fısıldarcasına benden hakkımı helal etmemi istedi, sadece güldüm ve zavallılığına tekrar acıdım.
Bugünün ilahlarına da bir tavsiyem var; yarın sokaklarda başınız dik gezmek istiyorsanız, kul hakkı yemeyin, liyakata önem verin, yeteneği bedeninde değil beyninde olanlara değer verin. Çünkü çevrenizde liyakatli kişiler varsa, siz yükselirsiniz, güzel işlere imza atarsanız… Aksi halde şunu iyi bilin ki;
SOKAKLARIN DİLİ ACIDIR.