NÂZIM HİKMET (1902-1963) (2)
MİLLİ GURURU SAVUNAN ROMANTİK KOMÜNİST İNEBOLU YOLLARINDA
Milli heyecanı O’nu Anadolu’ya atıverdi.
Söyle anlatır.
Anadolu’ya geçtim. Millet sıska Atlarıyla, Nuh’tan kalma silahları,
Açlığı ve bitiyle savaşıyordu, Yunan ordularına karşı.
Milleti ve savaşını keşfettim. Şaştım, korktum, sevdim.
Anadolu çepçevre düşmanla sarılı idi, batıdan Yunanlılar, güneyde İtalyanlar,
Suriye sınırında Fransızlar, doğuda İngilizlerin desteklediği Ermeniler.
Karadeniz kıyısı İngilizlerce abluka altındaydı.
Batı Trakya Yunanlıların ellerindeydi. Boğazları, ittifak devletleri kontrol ediyordu.
Türk’ün kara günleriydi. Boyun eğilemezdi.
1921 günü Nazım Hikmet, Valâ Nurettin, Yusuf Ziya, Faruk Nafiz Çamlıbel,
Anadolu hareketlerine katılmak için İstanbul’dan ayrıldılar.
İstanbul’dan İnebolu’ya …
İnebolu’dan Ankara’ya yayan yol aldılar.
İnebolu da; Komünistlik fikrini, Sadık Ahi adında boynunda kırmızı bir atkısı olan adam,
Aşılayacaktır Nazım’ı.
Sadık Ahi,
Nazım; “Sana ihtilal nutukları akmak ne güzel yakışır” demiştir.
Nazım şöyle anlatır bu olayı.
Alnı yukarda
kırmızı boyun atkısı rüzgârda,
yürüyor.
Yürüyor adım adım
Yürüyor ağır ağır
yürüyor...
Rüzgâr deniz gibi köpürüyor
esiyor deniz rüzgâr gibi.
Akıyor iki yandan ışıklar
düşen yıldızlar gibi.
Sesler geliyor derinden
kalbin uzak sahillerinden:
-Nereye gidiyorsun yavrum benim nereye?
Dön sevgilim,
dön kardeşim,
dön evimin erkeği, dön geriye..
Yürüyor o
ıslıkla kızgın bir ölüm marşı çalarak.
Yürüyor o
gövdesi bir gemi gibi yükselerek, alçalarak. Nazım Marksist düşüncelerin adlarını Sadık Ahi den işitti ilk kez. İnebolu Ankara yolculuğu dokuz gün sürdü. Bu yolculukta Nazım Anadolu’yu tanıdı. Anadolu şairlerinin anlattığı gibi değildi. Anadolu gerilik, cahillik, yoksulluk ve Karanlıktı... Halbuki Mehmet Emin Yurdakul da Anadolu “Yeşillik ve mümbitti” Mehmet Emin şöyle anlatıyordu Anadolu’yu. Yürüyordum: Ağlıyordu ırmaklar;
Yürüyordum: Düşüyordu yapraklar;
Yürüyordum: Sararmıştı yaylalar;
Yürüyordum: Ekilmişti tarlalar.
Bir ses duydum, dönüp baktım, bir kadın:
Gözler dönük, kaşlar çatık, yüz dargın;
Derileri çatlak, bağrı kapkara,
Sağ elinin nasırında bir yara
Başında bir eski püskü peştemal
Koltuğunda bir yamalı boş çuval...
........................
-Ne o bacı?
- Ot yiyoruz, n'olacak! ..
Faruk Nafiz Çamlıbel han duvarlarında anlatır Anadolu’yu. Yağız atlar kişnedi, meşin kırbaç şakladı,
Bir dakika araba yerinde durakladı.
Neden sonra sarsıldı altımda demir yaylar,
Gözlerimin önünden geçti kervansaraylar...
Gidiyordum, gurbeti gönlümle duya duya,
Ulukışla yolundan Orta Anadolu'ya.
İlk sevgiye benzeyen ilk acı, ilk ayrılık!
Yüreğimin yaktığı ateşle hava ılık,
Gök sarı, toprak sarı, çıplak ağaçlar sarı...
Arkada zincirlenen yüksek Toros Dağları,
Önde uzun bir kışın soldurduğu etekler,
Sonra dönen, dönerken inleyen tekerlekler... Nazım Hikmet; Anadolu’ya şöyle bakar. İNEBOLU İki arkadaş tuttuk dağlara giden yolu,
Öyle yükselmişiz ki, sahilde İnebolu
İnce sokaklarıyla ufaldıkça ufaldı.
Minareler bir çizgi, camiler nokta kaldı.
Evleri birbirine giren şehri içinde
Ufuklar genişledi önümüzde git gide;
Denizi kucaklayan iki açık kol oldu.
Rüzgar esti denizin suları yol yol oldu.
Yığılmıştı yollara yığınla yaprak;
Yaprakların üstünde sendeleyip kayarak
Dağın son kayasının dibine varabildik.
Bu tepede bu kaya mağrur bir baş gibi dik!
Çıkıp onun üstünden bakabilirsek eğer,
Güzel İç Anadolu görünecekti bize.
Bunu nakşetmek için bir anda kalbimize
Son adımı atmadan gözümüzü kapadık.
Gözümüz açılınca karşımızdaydı artık
Sisli vadileriyle rüyalı Anadolu.
Görüyorduk uzaktan dereye inen yolu;
Sağ yanında bir çayır, solda çam ağaçları.
O kadar yakın ki dağların yamaçları
Dereye düşen bahar bir daha çıkamamış. Nazım; cepheye gitmek istiyordu. Cepheye değil Bolu’da bir okuldu, öğretmen olarak görevlendirildi, Nazım ve Vala Nurettin. Cepheye gönderilme istekleri kabul edilmedi. Bolu’da Ağır Ceza reisi Nazım’ın Rusya’ya gitmesini öneriyor. BİR SONRAKİ YAZI; MOSKOVAYA TAHSİL İÇİN GİDİŞ Kaynak: 1- Ekber Babayev Ustam be Ağabeyim Nâzım Hikmet 2- Bilim Ütopya Nâzım Hikmet özel sayısı 3- Hikmet Birant Alıç Ağacı ile Sohbetler 4- Aziz Nesin’in Nâzım Hikmet anıları
kırmızı boyun atkısı rüzgârda,
yürüyor.
Yürüyor adım adım
Yürüyor ağır ağır
yürüyor...
Rüzgâr deniz gibi köpürüyor
esiyor deniz rüzgâr gibi.
Akıyor iki yandan ışıklar
düşen yıldızlar gibi.
Sesler geliyor derinden
kalbin uzak sahillerinden:
-Nereye gidiyorsun yavrum benim nereye?
Dön sevgilim,
dön kardeşim,
dön evimin erkeği, dön geriye..
Yürüyor o
ıslıkla kızgın bir ölüm marşı çalarak.
Yürüyor o
gövdesi bir gemi gibi yükselerek, alçalarak. Nazım Marksist düşüncelerin adlarını Sadık Ahi den işitti ilk kez. İnebolu Ankara yolculuğu dokuz gün sürdü. Bu yolculukta Nazım Anadolu’yu tanıdı. Anadolu şairlerinin anlattığı gibi değildi. Anadolu gerilik, cahillik, yoksulluk ve Karanlıktı... Halbuki Mehmet Emin Yurdakul da Anadolu “Yeşillik ve mümbitti” Mehmet Emin şöyle anlatıyordu Anadolu’yu. Yürüyordum: Ağlıyordu ırmaklar;
Yürüyordum: Düşüyordu yapraklar;
Yürüyordum: Sararmıştı yaylalar;
Yürüyordum: Ekilmişti tarlalar.
Bir ses duydum, dönüp baktım, bir kadın:
Gözler dönük, kaşlar çatık, yüz dargın;
Derileri çatlak, bağrı kapkara,
Sağ elinin nasırında bir yara
Başında bir eski püskü peştemal
Koltuğunda bir yamalı boş çuval...
........................
-Ne o bacı?
- Ot yiyoruz, n'olacak! ..
Faruk Nafiz Çamlıbel han duvarlarında anlatır Anadolu’yu. Yağız atlar kişnedi, meşin kırbaç şakladı,
Bir dakika araba yerinde durakladı.
Neden sonra sarsıldı altımda demir yaylar,
Gözlerimin önünden geçti kervansaraylar...
Gidiyordum, gurbeti gönlümle duya duya,
Ulukışla yolundan Orta Anadolu'ya.
İlk sevgiye benzeyen ilk acı, ilk ayrılık!
Yüreğimin yaktığı ateşle hava ılık,
Gök sarı, toprak sarı, çıplak ağaçlar sarı...
Arkada zincirlenen yüksek Toros Dağları,
Önde uzun bir kışın soldurduğu etekler,
Sonra dönen, dönerken inleyen tekerlekler... Nazım Hikmet; Anadolu’ya şöyle bakar. İNEBOLU İki arkadaş tuttuk dağlara giden yolu,
Öyle yükselmişiz ki, sahilde İnebolu
İnce sokaklarıyla ufaldıkça ufaldı.
Minareler bir çizgi, camiler nokta kaldı.
Evleri birbirine giren şehri içinde
Ufuklar genişledi önümüzde git gide;
Denizi kucaklayan iki açık kol oldu.
Rüzgar esti denizin suları yol yol oldu.
Yığılmıştı yollara yığınla yaprak;
Yaprakların üstünde sendeleyip kayarak
Dağın son kayasının dibine varabildik.
Bu tepede bu kaya mağrur bir baş gibi dik!
Çıkıp onun üstünden bakabilirsek eğer,
Güzel İç Anadolu görünecekti bize.
Bunu nakşetmek için bir anda kalbimize
Son adımı atmadan gözümüzü kapadık.
Gözümüz açılınca karşımızdaydı artık
Sisli vadileriyle rüyalı Anadolu.
Görüyorduk uzaktan dereye inen yolu;
Sağ yanında bir çayır, solda çam ağaçları.
O kadar yakın ki dağların yamaçları
Dereye düşen bahar bir daha çıkamamış. Nazım; cepheye gitmek istiyordu. Cepheye değil Bolu’da bir okuldu, öğretmen olarak görevlendirildi, Nazım ve Vala Nurettin. Cepheye gönderilme istekleri kabul edilmedi. Bolu’da Ağır Ceza reisi Nazım’ın Rusya’ya gitmesini öneriyor. BİR SONRAKİ YAZI; MOSKOVAYA TAHSİL İÇİN GİDİŞ Kaynak: 1- Ekber Babayev Ustam be Ağabeyim Nâzım Hikmet 2- Bilim Ütopya Nâzım Hikmet özel sayısı 3- Hikmet Birant Alıç Ağacı ile Sohbetler 4- Aziz Nesin’in Nâzım Hikmet anıları
MUHARREM YELLİCE
TÜRKOLOG
mail_outline : myellice07@hotmail.com
Diğer Makaleler
- Akıl Ve Tanrı
- Asya Türk Tarihine Bakış
- Siyasetçi, düşünür, fikir adamı; Sezai Karakoç
- Aryan Ve Türk Tarih Tezi Üzerine
- Aryan Ve Türk Tarih Tezi Üzerine
- TANRI dağları ve Himalaya dağlarında oluşan ortak mitler.
- Nepal Köyleri:
- Nepal ve Yaşayan Çocuk Tanrısı (Kumari)
- Budızm’de ruh ve madde algısı
- Yunus Emre ve Tasavuf
- Afganistan Ve İşgalinin Birinci Perdesi
- İbn-İ Sina’nın Zamanı ve Dünyası. 7.
- İbn-i Sina’nın Zamanı ve Dünyası (6 )
- İbn-i Sina’nın Zamanı ve Dünyası (5)
- İbn-i Sina’nın Zamanı ve Dünyası (4)
- Birinci Bin Yılda Türkistan ve İbn-i Sina (3)
- İbn-İ Sina’nın Zamanı ve Dünyası ( 2)
- İbn-i Sina’nın zamanı ve dünyası (1)
- Polis Devletine doğru mu?
- Erik ağacı ve ben
- Türkistan’da Şiiliğin Çıkışı, Şah İsmail ve Babür.
- Orhan Pamuk ve ben
- Kızılbaş Türkler
- Tevfik Fikret’i Gördüm Rüyamda!.. (1867-1915)
- Bir Günü’nün Anısı
- Çuvaşistan’da İlk Gece
- Nardoğan Bayramı…
- Türklerde Millet ve Ok’un Gelişimi
- Türklerin Felsefe’ye Katkısı.
- İl Dini
- ’Ziya Gökalp ve Türk Töresi’’ üzerine
- Şamanizm (Kam) Dinindeki Tanrıla
- Türk İnsanı ve Deizm:
- Mohaç Meydan Muharebesi (29-08-1526)
- 25 Yıllık Kurum, Adile Teyze
- Rektörlük Seçimi Öncesi Üniversitede Neler Oluyor?
- İranda; Cengiz ve Timur
- İskender Ve Arap İşgalleri..
- Tanrı Korku Unsuru mu, Sevgi Unsuru mu?
- Atatürk’ün Cephede Okuduğu Kitap
- İran Mitolojisinde Ateş
- Dinlerin Kurumlaşması….
- Şehit Adil Okur Anısına!
- Altay ve Tanrı DağlarındaTürk’ün Var Oluşu
- Gizemli Ülke Nepal
- Hüseyin Özbay’la Varlık ve Hiçlik Üzerine Sohbet (1)
- Mevlâna Aldı Götürdü Beni Geçmişe
- Aristo ve Ben
- Maniheizm; Dini Algısının Türkler Ve İranlılar Üzerindeki Etkileri
- Osmanlı Tarihi Aynasından Bugüne; Sosyal Olaylar
- Dekart; Şaşkın Katolik
- Spınoza bir garip yahudi
- Lenin’in Ütobik Dünyası
- Engels- ve Karl Marx’ın..
- Karl Marx’ın Ütobik Dünyası
- Eflatun’nun Ütobik Dünyası
- Çanakkale Ruhuyla Zamanda Gezinti
- Aristo'dan Günümüze Düşünce’nin Evrimi
- Yeni Eflâtunçuluk ve Tasavvuf
- Zaman , Mekan, Madde ve Evren
- Biraz Felsefe (5)
- Kant'ta idealizm Mekan ve zaman
- Yeni Yıl İnançları
- Evrene İki Farklı Bakış
- Kırcami ve Planlama
- Eğitim Anlayışımıza Felsefi Bakış
- Atilla Roma’da
- Sokağıma Asfalt Döküldü
- Sanayi ve İnsan
- Çanakkale Ruhuyla Zamanda Gezinti
- Gönül Dostları Gurubu
- Yeni Müfredatta Post Modernist Anlayış...
- Devlet Terörü ve Hukuk
- Tanrı’nın Peygambere İhtiyacı Var mı?
- Yel Ana - Ayaz Ata - Noel Baba
- Çuvaşlar
- Yel Ana- Ayaz Ata-Noel Baba
- İnsan –Düşünce- Hukuk
- Bir Gezi Gözlem
- Ben Tüm Darbeleri Yaşadım
- Ziya Gökalp'in Fikirleri
- Oruç'un Son Günü
- Ziya Gökalp Türkçülüğün Öncü Düşünürü
- Tevfik Fikret
- Mehmet Akif İttihatçı, İslamcı
- Namık Kemal'i Anlamak
- Nâzım Hikmet (1902-1963) (6)
- Nâzım Hikmet (1902-1963) (5)
- Nâzım Hikmet (1902-1963) (4)
- Nâzım Hikmet (1902-1963) (3)
- NÂZIM HİKMET (1902-1963) (2)
- Nâzım Hikmet (1902-1963) (1)
- İslamda Tebliğ ve Cihat
- Biraz Felsefe -10-
- Avrupa Adaleti
- Biraz Felsefe -9-
- Biraz Felsefe 8
- Biraz Felsefe 7
- Biraz Felsefe 6
- Biraz Felsefe 5
EN ÇOK OKUNAN
- Antalya’da tarımsal gübre üretimi yapan fabrikada gaz sızıntısı: 2 ölü, 13 yaralı
- Cinnet getiren anne 2 yaşındaki kızını bıçaklayarak öldürdü
- Rabia Doğan cinayetinde karar çıktı
- Kemal Şahin: “Turizme tam odaklanıyoruz Sanayide yatırım için yeni yerler arıyoruz”
- Mimarlar Odası’ndan 100 binlik plana dava
- Karaca; "Yandaş medya çalıştayı!"
- Pişkin hırsızdan gazetecilere: "Çek çek Antalya yakışıklı görsün"
- Esen: Gastronomide en iyisi olmalıyız
- Başkan Uysal; İhtiyacımız planlama
- Tapu kavgasında taş ve sopalar konuştu: 10 yaralı, 8 gözaltı
- Bu Misafirlik Bitsin Artık!DR. ALİ YILMAZ
- Gök Yeleli Bozkurt GökbörüDR. ALİ YILMAZ
- Böcek Büyük Yara AldıDR. ALİ YILMAZ
- Yorgun Mayıs KısraklarıALİ TUR
- Nasip MeselesiAHMET TEK
- MakyavelizmHAKKI GÜLEÇ
- Türkiye siyaseti anlaşılır mı?iBRAHİM UYSAL
- Hiç bitmeyen sızı; \'\'72 1 Mayıs\'\'iBRAHİM UYSAL
- Bayram-Tatil-Yurttaş-Devlet-AdamlariBRAHİM UYSAL
- Bayram... Bayram... Bayram mı?iBRAHİM UYSAL
