Dedenin Telefonu
Almanya’da yaşayan bir arkadaşımla geçen gün cep telefonu ile görüşürken, arka tarafta çalan klasik telefonun acı acı çalan sesini ben bile işittim. Arkadaşım gelen telefona aldırış etmedi, ama inatla çalmaya devam edince, telefona çıktı. Bir süre görüşüp tekrar bana geri döndüğünde “bizim dedeydi” dedi. Şaşırdım; çünkü arkadaşımın dedeleri hayatta değillerdi. Meraklandığımı anlamış olacak ki, arkadaşım “dede hikayesini” bana anlattı. Milyonlarcası her ülkede yaşanan tipik bir yaşlılık öyküsü.
Arkadaşımın “dede” dediği adam 84 yaşında bir Alman. Alzheimer hastalığına yakalanan eşini ölünceye kadar baktıktan sonra evde yapayalnız kalınca, kimse arayıp sormamış. Halbuki beş çocuğu ve sayısını arkadaşımın da bilmediği yetişkin torunları var, dedenin.
Eşi öldükten sonra evinde tek başına kalan dedenin, bir üst katta oturan arkadaşımla on beş yıldan beri süren bir komşuluk ilişkisi var. Dede bir gün arkadaşımın zilini çalıyor ve tuz istiyor. Arkadaşımın eşi dedeyi eve davet ediyor, ona kahve pişiriyor. Kahveler kahveleri takip ediyor, bir tutam tuz istemeye gelen dede, saatlerce hayatını anlatıyor. Eşiyle tanışmasından eşinin ölümüne kadar. Komşuluk ilişkisinde yeni bir dönem böyle başlıyor.
Dedenin başka şehirde yaşayan oğlu, babasını yanına çağırıyor. Dedeye, tek odalı bir ev buluyor ve dede, pılısını pırtısını alıp, 800 kilometre ötedeki şehre yerleşiyor. İlk zamanlar hayatından gayet memnun. Arkadaşımı sürekli telefonla arayarak hayatında başlayan yeni dönemin iyi yönlerinden bahsediyor. Fakat zamanla bunlara dezavantajlar da ekleniyor. En büyük sıkıntısı yalnızlık.
Yemeğini kendisi pişiren, yüklü bir emekli aylığı alan, modern bir binada balkonlu evinde interneti de olan dede, yalnızlığını gidermek için, belediyenin yaşlılara açtığı, öğleden sonraları haftada iki defa yaşlıların bir araya gelerek, kahve, çay ve kek ile süslenen sohbet toplantılarına katılıyor. Arkadaşıma telefon etmeye devam ediyor. Sohbet toplantılarında yaşadığı her şeyi en ince noktasına kadar anlatıyor. “Bazen ne dediğini dinlemiyorum bile, ha ha deyip geçiyorum” diyen arkadaşımı da anlıyorum.
Oğlunun evi ile dedenin evi arasında sadece beş yüz metre var, ama oğlunu ayda bir kere ziyaret ediyor veya etmiyor. Davet edilirse gidiyor. Oğlu, ilk günlerde babasıyla yakından ilgilenmiş, ama ziyaretleri giderek seyrekleşmiş, telefon etmeleri her günden haftada bire inmiş. Gelini ile arası pek iyi değil. Gelininin kendisine surat astığını, zoraki birkaç laf edip sonra bir bahane uydurup odayı terk ettiğini söylüyor. Oğlunun henüz okula başlayan iki çocuğu var. Ama onları da çok az görebiliyor. Beş yüz metrelik mesafe sanki beş yüz bin kilometre gibi olmuş. Arada aşılması mümkün olmayan adeta dağlar var.
Dedenin yalnızlığı arttıkça telefonları sıklaşmış. Her gün arıyor. Sabahları “beş” deyince, kalkıyor. Sekizi zor ediyor. Sonra telefona sarılıyor. Kimi arayacak? Elbette arkadaşımı. Arkadaşım gece kuşudur. Mesleği icabı geceleri çalışır, gündüzleri dinlenir. Fakat dede rahat bırakırsa. Yaşlılık, yalnızlığa sürüklerse, insan tutunacak bir dal arıyor. Biraz da karşısındaki iyi niyetliyse, bazen rahatsız edecek derecede o dala sarılabiliyor.
Dedenin, belediyenin yaşlılar için öngördüğü “faaliyetlere” ihtiyacı yok. Çünkü orada bir araya gelen yaşlıların da dedeninkilere benzer sorunları var. Yaşlıların yalnızlığını gidermek için onlara topluma katılım olanakları yaratılmalıdır. Yaşlı yalnızların yalnızlığını gidermek için bu tür etkinlikler seçeneklerden sadece biridir. Bizim dede, yalnızlığını arkadaşıma telefon ederek daha iyi giderebiliyor olmalı ki, geçenlerde arkadaşıma telefonda şöyle demiş: “Yaşlılarla artık buluşmaya gitmiyorum, hepsi aynı şeyleri anlatıyor, hep aynı şeyleri dinlemekten bıktım.”
Hikâyenin tuhaf yanı arkadaşım da aynı şeyi söylüyor. “Dedenin telefonlarından bıktım, hep aynı şeyleri nakarat gibi tekrarlıyor, ben bir şey söyleyince kısa bir duraksama oluyor, ama benim söylediklerime bir cevap vermeye gerek duymadan, kaldığı yerden anlatmaya devam ediyor.” Hepimiz dede ve nene olmaya adayız…
MAKALE Yorumları
PROF. DR. phil. habil. İSMAİL TUFAN
GERONTOLOJİK BAKIŞ
mail_outline : itufan05@yahoo.com
Diğer Makaleler
- Yaşlılık Politikaları Devlet Politikası Olmalıdır
- Dedenin Telefonu
- Yaşlılık İzleri
- Yaşlanmak ve İhtiyarlamak
- Yaşlılık ve Kişilik
- Kıyamet ne zaman kopacak?
- İnsan, insanlık ve yaşlanmak
- Balta, İnsan, Uzun Ömürlülük
- Veda Pastası
- Her Yerde Yaşlı Var, Hiçbir Yerde Gerontolog Yok
- Gerontologların Bilgisinden Niçin Yararlanmalıyız?
- “Antiaging” Kavramının Düşündürdükleri
- Hangi Gerontolojiye İhtiyacımız Var?
- Yaşlı Bakımı: Teknikerlik mi, bakıcılık mı?
- İleri Yaşlılıkta Psişik Değişim Sorunu, Sebepleri ve Çözümleri
- Eğitim ve Yetişkinlikte Eğitim
- 97 Yıl
- Öğrenerek Tazelenme
- Gerontolojide Teori Kavramının Anlamı
- Diğerleri öğretir, ama yalnızca kendi kendimizi eğitebiliriz!
- Trans!..
- Yaşlılık ve Yaşam Biçimi
- Dünya Alzheimer Günü’nde Yalnız Bırakılan Alzheimer Hastaları
- Taciz-Tecavüz-Canavarı
- Umut ve Umutsuzluk Arasındaki Yaşlılık
- Maske, Mesafe, Maganda, Maymun
- Orta yaş ve üzeri erkek
- Alzheimer Hastaları ve Diğer Bakıma Muhtaç Yaşlılar
- Kerizlik Yaşta Değil Başta
- Katır Suçsuz!
- Hedonist Toplumun Şiddete Eğilimi
- Yaşlanan Toplumumuz ve Geleceği
- Hayatın Geri Vitesi
- Üstatlar Toplum
- Kızgınlık
- Korontina ve Felaket…
- Modern Tıbbın Doğuşu – Ufak Bir Kesit
- Ahlaki Gelişim ve Ahlaki Duraksama
- Değişim
- Sistem, Seçenek ve Seçeneksizlik
- Önemli Üç Konu
EN ÇOK OKUNAN
- İki bacanak aynı gün vefat etti
- Antalyaspor'un yeni başkanı Mustafa Yılmaz oldu
- Gençlerin parktaki kavgasında kan aktı
- İçişleri Bakanı Soylu: Boğaziçi Üniversitesi protestolarından eski rektör sorumlu
- Büyükşehirin Elmalı ve Korkuteli’deki ata tohumları çimlendi
- Başkan Semih Esen’e, ‘Meslek Başarı Ödülü’
- Boyu kadar yılan balığı yakaladı
- Konyaaltı Belediyesi’nden AÜ’ye beslenme odağı
- ANFAŞ 3 önemli Turizm Fuarını erteledi
- Küpe bozdurma bahanesiyle girdikleri kuyumcuda, 30’un üzerinde altın bilezik çaldılar
- Siyaset-İktisat-ModernleşmeALİ TUR
- Kantarın Ayarı Bozuldu!DR. ALİ YILMAZ
- Vatan Kahvesi nasıl değerlendirilmeli?TURGAY ALP
- Yollar Yürümekle Aşınmaz!DR. ALİ YILMAZ
- Zaman Ne Çabuk GeçiyorY. Mimar ERCAN EVREN
- Kızılbaş TürklerMUHARREM YELLİCE
- Eğitim 4.0 ve online eğitim sayfaları HAKKI GÜLEÇ
- Yandı Yürekler YandıDR. ALİ YILMAZ
- İzmir İktisat Kongresi’nin önemi..KEMAL KARAKUZEY
- Alman uzmanlar iddia ediyor!HÜSEYİN BARANER
