YARINA YOLCULUK

Dağcılık, Yanlış Bilgi ve Bilgi Kirliliği

Hangi meslekten olursa olsun bireylerin en temel görevi doğru bilgiyi üretmek, çoğaltmak ve yaymak. Yanlış bilgi ve bilgi kirliliğine maruz kalmış kişiler bu bilgiyi karar ortamlarında ve/veya hayatlarında kullandıklarında alacakları kararlar da bilginin doğruluğu ve temizliği ile orantılı doğrulukta olacaktır. Dedikodu da doğru bilgi olmadığında bir olayı, bir durumu, bir kişiyi anlatırken kullanılan kasıtlı/kasıtsız söylemlerdir.

Yanlış bilgi ve bilgi kirliliği farklı kavramlardır. Yanlış bilgi yeni adı ile “dezenformasyon”, yanlış, kısmen veya tamamen doğruluğu bulunmayan ve/veya kasıtlı/kasıtsız olarak yayılan bilgidir. Bilgi kirliliği ise “yanlış, abartılı, yanlı ve doğruluğu kanıtlanmamış bilgilerin kasten, bazen iyi bazen de kötü niyetle yayılmasıdır”.

Her meslekte, her sektörde, yaşamın olduğu her yerinde olduğu gibi dağcılık sporunda da yanlış bilgi ve bilgi kirliliği maalesef vardır.

Dağcılık tüm disiplinleri ile doğru bilgi ile yapılan bir doğa sporudur. Özellikle yapılan aktiviteleri dökümante ederken, aktivite raporları yazılırken aktivitenin duygusal, fiziksel olarak bireylerde bıraktıkları ile rota bilgisi, malzeme bilgisi, mevsimsel koşullar, metoroloji gibi unsurların doğru tanımlanması önemlidir. İşte en temel hatalar buralarda yapılmaktadır. Rotayı tanımlarken uluslararası standartlarda kullanılan zorluk, malzeme, rotanın fiziksel yapısı, rota hakkında mevsimsel bilgiler gibi unsurların objektif hali ile verilmesi o rotayı daha sonra deneyecekler için önemlidir. Bir dağın bir yüksekliği vardır. Bu kişilere göre değişmez. Rotaların bir adı vardır bu tırmanış yapanlara göre değişmez. Dağların zirvelerinin bir adı vardır, öyle kafasına göre insanlar zirvelere, rotalara isim veremezler.

Rotalar için daha önce o rota çıkılmış ve isimlendirilmiş ise mutlaka o isimlere sadık kalınmalıdır. Eğer o rotanın ilk çıkışı yapılıyor ise ilk çıkanlar o rotayı isimlendirme hakkına sahip olanlardır.

Tırmanış sırasında hissedilenler ise kişiseldir. O rotayı yapan herkes için bu farklılık gösterebilir. Hatta aynı rotayı birden çok deneyen kişiler için her tırmanış denemesi farklı bir öykü içerir. Mevsim değişir. Tırmanış ekibi değişir. Koşullar değişir ve doğal olarak tırmanışın öyküsü de değişir.

Ama tüm bu süreçte rota bilgisi kasıtlı olarak yanlış veriliyorsa, değiştiriliyorsa, yapılmamış bir faaliyet yapılmış gibi anlatılıyorsa, tırmanılmamış bir rota tırmanılmış gibi anlatılıyorsa bu dağcılığın etik kurallarına aykırı yanlış bilgi ve bilgi kirliliği durumudur. Hatta yürünmemiş, tırmanılmamış, geçilmemiş yerlerin GPS kayıtlarını bir şekilde oluşturup Vikoloc gibi partallarda geçilmiş gibi yayınlamak en sık yapılan kirliliğe örnektir. Bu özellikle o izi, o rotayı yürüyecek olanları tehlikeye atmaktır ki sorumluluğu bunu yapandadır.

Buna ilave olarak; zirve isimleri Harita Genel Müdürlüğünün (HGM) haritalarında işlendiği gibi ele alınmalı ve tüm zirvelerde ve raporlarda kullanılmalıdır. HGM de isimsiz olarak gözüken zirveler ise yöresel isimleriyle tarif edilmeli ve hatta bunu fark edenler tarafından HGM ye bildirilmelidir.

Fakat günümüzde bu çok farklı şekillerde kirletilmiş bir şekilde yaşanmaktadır. Aladağlar belki de bunun en çok yaşandığı bir yerdir. Örnek olarak DKSK olarak bilinen zirve yöresel adıyla

Sıryırma Tepe’dir. MTA zirvenin adı Düz Kır’dır. Kayseri Hisarcık Kasabasında ki Derebahçe, ki burası benim köyümdür, köylümüzün Derebahçe dediği yere birileri kalkıp Kırlangıç Vadisi adını verirse bu hem yanlış bilgi hem de kirli bilgiye örnektir.

Bu sadece bizde olan bir durum da değildir. Dünyanın en yüksek zirvesinin adı Everest olarak herkes tarafından bilinir. Halbuki oranın Tibetçedeki adı “Çomolungma” dır. Fakat İngilizler, 1865 yılında dönemin Hindistan sömürge yönetimi kadastro genel müdürü Everest’in adını bu dağa vermişler. Böylece tüm dünyaya sömürgeci İngiliz anlayışını aşılamışlar.

Bir kişi bir zirvenin adı varken neden bunu değiştirme gereği hisseder?  Bu hangi EGO’nun karşılığıdır? Bana soracak olursanız dağların, yörelerin, köylerin bilinen isimlerini hangi gerekçe ile yapılırsa yapılsın değiştirmek ve yeni bir isim verilmesi sömürgeci İngilizler gibi olmaktır.

İsimlerde olduğu gibi irtifalarda da aynı kirlilik var. Örneğin; Sıyırma Tepe’nin yüksekliğine 3693 mt, 3615 mt, 3700 mt, 3713 mt diyenler var. Hangisi doğru?

Peki bize, doğa sporlarıyla ilgilenen bireylere düşen sorumluluk nedir? Bu sorunun tek cevabı var, “Doğru bilgiyi üretmek, çoğaltmak ve yaymaktır”.

Birileri bir doküman oluştururken ismi ve kariyeri ne olursa olsun, buna Tunç Fındık da, Yılmaz Sevgül de, Öztürk Kayıkçı da,  Dursun Şimşek de, Dağcılık Federasyonu da ben de dâhil hepimize düşen sorumluluk ve görev, oluşturduğumuz dokümanlarda öncelikle HGM kayıtlı isimler ve yükseklikleri kullanılmaktır. Orada herhangi bir zirvenin, vadinin, kanyonun, geçidin adı tanımlı değil ise, yöresel isimleri varsa onları kullanmak ve mutlaka HGM’ye durumu bir raporla bildirilmektir.

Eğer herhangi bir yerin yöresel ismi yoksa oraya bir isim vermek gerekiyorsa, isim verirken de verilecek isimlerde yöresel, bölgesel ve ulusal anlamları, değerleri gözeterek vermek ve bunu mutlaka HGM’ye bildirilmek gereklidir. Dağlara o dağlarda kazalarda kaybedilen dağcılarımızın adını vermek varken bir dağa veya bir geçide kızının, karısının veya sevgilisinin adını vermek Dağcılık Camiasındaki bilgi kirliliğinin bir başka biçimidir.

Dağlarımızı temiz bırakmak, temiz kullanmak nasıl gerekiyorsa, doğamızla ilgili oluşturacağımız dokümanları da yanlıştan uzak, kirlilikten uzak ter temiz yapmalıyız. Hiç olmaza bunun öncülüğünü dağcılar ve doğa sporcuları olarak bizler yapmalıyız ve topluma örnek olmalıyız. 

Yayın Tarihi
16.08.2021
Bu makale 1463 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!