ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE

Atatürk’ün Annesi Zübeyde Hanımın Ölümünün 98’nci Yıldönümü Anma Gün

1.   Genel Konular.   

       a.   Değerli dostlarım ve yüreği insan sevgisi odaklı Atatürk Sevdalısı yurtsever insanlar, hepinize merhaba. Sizlere selam, sevgi ve saygılarımı sunuyorum. Antalya’da yaşayan tüm Atatürk sevdalıları olarak 14 Ocak 2020 günü sabah saat 11.00’ de Antalya Atatürk Evi’nde yüce önder Atatürk'ümüzün annesi Zübeyde hanımefendi'nin ölümünün 97 ‘ nci yıl dönümünde çok geniş olmasa da yeterli sevideki katılımla ve büyük bir üzüntüyle anmıştık. Ancak bu tarihten itibaren ülkemizde yaşanan Korono virüs salgını nedeniyle bu tür etkinlikler artık istenilen şekilde yapılamamaktadır. Büyük bir lider, komutan, devlet ve siyaset adamını, Türk ulusuna ve insanlık dünyasına armağan eden ve bizlerin hür ve çağdaş bir yaşama ulaşmamızda büyük katkısı olan Zübeyde annemizi bir kez daha ölümünün 98’nci yıl dönümünde rahmetle anıyorum ve mekânı cennet olsun diyorum.      

        b.   Zübeyde hanımın öz geçmişi hakkında biraz bilgi vermenin yararlı olacağını düşünüyorum. 1857 yılında Selanik’te doğan Zübeyde Hanım, 14 Ocak 1923 tarihinde hayatını kaybetmiştir. Osmanlı devrinde, 2. Mehmed zamanında Karaman’dan Rumeli'ye göçen ve Selanik yakınlarındaki Langaza'da toprak işleri ile uğraşan bir Türkmen ailesi olan Hacı Sofu ailesindendir. Mustafa Kemal Atatürk’ün anne soyu da, Karaman’dan gelerek Selanik ile Manastır’ın arasında bulunan Vodina Sancağı’na bağlı “Sarıgöl” de denilen “Kayalar” Nahiyesine yerleştiler. Aile, sonradan Selanik yakınlarında bugün de kaplıcaları ile meşhur olan Langaza’ya yerleşmiştir.  Dedesi Feyzullah Efendi’in taşıdığı “Sofu-zade” (Sofular) lâkabı, yerleştikleri Sarıgöl bölgesindeki yer adları ve ailedeki hatıraların gösterdiği üzere, Mustafa Kemal Atatürk’ün anne soyu Karaman’dan Rumeli’ye gelen ve bundan dolayı da “ Konyarlar” olarak Rumeli’de anılan Yörük Türkmenlerdendir. Zübeyde Hanım, 1857’de Langaza’da dünyaya gelmiştir. Babası Sofuzade Feyzullah (Sadullah) Ağa, annesi Molla Hanım olarak anılan Ayşe Hanım'dır. Döneminde kadınların okula gitmesi yaygın olmadığı için, okuryazar oluşu nedeniyle kendisi de Zübeyde Molla olarak anılırdı.

        c.   Selanik'te Gümrük Muhafaza Teşkilatında memur Ali Rıza ile 1871 yılında henüz 14 yaşında iken evlenmiştir. Ali Rıza, sarışın ve mavi gözlü bir kadınla evlenmeyi düşlerken, kendisinden 20 yaş küçük olan, siyah saçlı ve derin mavi gözlü bu kadına sevdalandığını belirtmiştir. Yeni çift Selanik Yenikapı semtinde yeni hayatını başlatmış ve Zübeyde Fatma, Ömer ve Ahmet adlı çocukları doğmuştur. Ancak Fatma bu dönemde ölmüştür. Eşi Ali Rıza'nın Yunanistan sınırında Çayağzı (ya da Papaz Köprüsü)'na tayin ediliği için taşınmış ve orada Ömer ve Ahmet hayatını kaybetmiştir. 1881’de dördüncü çocukları Mustafa, 1885’te Makbule, 1889’da Naciye doğmuştur. Naciye, küçük yaşta veremden hayatını kaybetmiştir. Ali Rıza Efendi de 1888 yılında ölmüştür. Zübeyde, çocuklarını da alarak abisi Hüseyin Bey'in Langaza'daki çiftliğine git Babasının erken ölümünün ve dayısının çiftliğinde ailenin erkeği olarak yaşadıklarının Mustafa üzerinde derin etkileri olduğu düşünülmektedir.

2.   Gerçekten Atatürk’ün annesi ile olan ilişkileri çok saygın ve sevgi doludur.  Zübeyde Hanım, zeki, sağduyulu, dinine ve geleneklerine bağlı bir kadındı. Oğlunun mahalle mektebine, gelenekten olan ilahilerle başlamasını istemişti. Buna karşın oğlunun zamanının gerektirdiği biçimde yetişmesini engellememiş, kocası öldükten sonra onun iyi bir öğretim görmesine elinden geldiği kadar çalışmıştır. Onun sağduyusu ve taşıdığı yüksek onur duygularının bir örneği aşağıdaki olayda görülür.  O daha Selanik’te bulundukları sırada oğlunun, kendi evinde 2’nci Abdülhamit yönetimine karşı çalışan bir takım arkadaşlarıyla yaptığı toplantıda nelerle uğraşıldığını öğrenince, padişaha karşı çalışmanın sonuçlarından ürkmüş, ancak Mustafa Kemal’in işi kendisine anlatması üzerine sorunu kavrayıp “ gizli şeyleriniz varsa ben saklayayım, muvaffak olmak zordur, mahvolmak daha tabidir. Evladım bir gün bu işler olduktan sonra seni namus ve haysiyet sahibi olanlarla görmezsem, işte o zaman meyus olurum .(üzülürüm) Ben senin kadar okumadım, senin kadar bilmem, seni gördüğüm, anladığın şeyleri yapmaktan men etmeye kalkışmam, yalnız dikkat et, esas olan muvaffak olmaktır. Muvaffak olmaya çalış “ demiştir.

       a.    Annesi vefat ettiğinde dahi vatan savunmasını aksatmayıp cenazeye katılamayan Atatürk, 12 gün sonra, Annesinin mezarı başına gelerek, mezarı başında ağlayarak aşağıdaki yemini etmiştir. (26 Ocak 1923)Mustafa Kemal Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanımefendi’nin ölümü ile ilgili olarak; "Annemin kaybından şüphesiz çok üzüntülüyüm. Fakat bu üzüntümü gideren ve beni avutan bir konu vardır ki, o da anamız vatanı yok olmaya götüren idarenin artık bir daha geri gelmemek üzere yokluk mezarına götürülmüş olduğunu görmektir. Annem, bu toprağın altında, fakat millî hâkimiyet sonsuza dek devam etsin. Beni teselli eden en büyük kuvvet budur. Evet, millî hâkimiyet sonsuza dek devam edecektir. Annemin ruhuna ve bütün ataların ruhuna üzerime almış olduğum vicdan yeminimi tekrar edeyim. Annemin mezarı önünde ve Allah’ın huzurunda yemin ediyorum, bu kadar kan dökerek milletin kazandığı ve elde tuttuğu hâkimiyetin korunması ve savunması için gerekirse annemin yanına gitmekte asla kararsız davranmayacağım. Millî hâkimiyet uğrunda canımı vermek, benim için vicdan ve namus borcu olsun."                                                                                                    

       b.   Mustafa Kemal Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanım ile ilgili ülkemizde yalan yanlış çok şeyler yazıldı ve söylendi. Ancak Zübeyde Hanım’ı sadece “ Atatürk’ün annesi “  olarak değil, bir kadın ve birey olarak da ele alıp anlatan ilk kitap Gazeteci Tuna Serim tarafından  “ Zübeyde Hanım ve Oğlu ” adıyla yayımlanmıştır. Bu kitap Mustafa Kemal ve annesi Zübeyde Hanım için yazılan ilk ve en detaylı roman olarak değerlendirilmektedir.

       c.    Zübeyde Hanımın gençlik yıllarında, arkadaşları evlenmenin, aşık olmanın hayallerini kurarken, o anne olmanın nasıl olacağını düşündü, planlar yaptı. Yaşamının en büyük tutkusu annelikti. Romanda anne-oğul ilişkisine de yer veriliyor. Dört çocuğu difteri hastalığından ölen Zübeyde Hanım’ın Atatürk ile ilişkileri çok iyi, Zübeyde Hanım’ın oğlu Mustafa Kemal’i başka bir aşkla sevdiği belirtiliyordu. Atatürk de aynı şekilde annesine düşkün, ancak çok özgür ruhlu bir insan olduğu için ailesi ile oturmaktan hoşlanmıyor, erken yaşta ailesinin yanından ayrılıyordu. Cephede savaşırken de pek çok kez annesine cepheye gittiğini söylemiyor, arkadaşlarına rica edip merak etmesin diye, İstanbul’dan annesine sahte mektuplar göndertiyordu.

        d.    Romanın yazarı Tuna Serim,  Atatürk’ün yaşamında kaderleri Atatürk’ü beklemekle geçen üç mutsuz kadın olarak Fikriye ve Latife ile Zübeyde Hanım’ı üç mutsuz kadın olarak belirtiyor.  Mustafa Kemal’in Fikriye ve latife’yle olan ilişkisini “ İkisi de yalnız onu sevdi, ama kavuşmaları zordu, çünkü Mustafa Kemal için aşkın adı, Vatan’dı ” diye tanımlıyordu. Çok sevdiği, hiç kırmadığı üç kadın yaşamları boyunca onu beklediler. Zübeyde Hanım İzmir’in kurtuluşuna kadar dayanabildi, Fikriye onu kaybettiğini anladığında intihar etti, Latife ise yaptığı hataların bedelini bir daha insan içine çıkmamakla ödedi. Üç kadının da rakibi “ Vatandı “ ve Mustafa Kemal için söz konusu vatansa, gerisi teferruat sayılıyordu.

 

3.   Sonuç olarak;   

       a.   Halen yaşadığımız süreç içinde bu nur yüzlü ve iffetli annemize Atatürk düşmanları tarafından ağza alınmayacak şekilde hakaret ve küfürlere maruz kalması ve de özellikle büstlerine saldırılması son derece düşündürücü ve bizleri derin acılara sevk etmektedir. Bunun İslam diniyle açıklanması tam bir gaflet ve cehalet durumudur. Bugün ki iktidarın bu yapılan çirkin ve üzücü tutum ve davranışları görmezlikten gelmesi de bizi ayrıca kahretmektedir.

       b.   Ayrıca akşam gerek TV haberlerinde ve gerekse yazılı basında Atatürk’ün annesi Zübeyde hanımefendi ile ilgili haber ve bilgiler yeterli düzeyde yer almamıştır. Geçmiş yıllarda bu anma etkinlikleri çok daha büyük katılımla yapılırdı.

       c.    Diğer üzüldüğüm bir konu ise Antalya'da bulunan kadın sivil toplum örgütlerinin katılımının çok az oluşudur. Biz Atatürkçülerin ve özellikle kadınlarımızın Bu anma günü törenlerine büyük bir kalabalıkla ve coşkulu bir şekilde katılması sağlanmalıdır. Antalya'daki tüm sivil toplum örgütleriyle gereken koordinasyon ve bilgilendirme yapılmalıdır. Lütfen gelecek yıl bu etkinliği kaçırmayalım ve tüm dostlarımızla birlikte katılalım. Her şey gönlünüzce olsun.

Tarihçi, Yazar ve E.Albay Kemal KARAKUZEY

Yayın Tarihi
14.01.2021
Bu makale 3037 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!