TÜRKOLOG

Aristo ve Ben

Bir gece vakti saat 11 tarih 16.02.2019

Toroslar Beydağlarındaki doğduğum köydeyim.

Sobada odunlar yanıyor,

Isıttı odayı …

Her yer sessiz ve ıssız…

Ben ve kalemim var bu dağlarda.

Birde karşı dağ karayaka’dan yankılanan tilki ve çakal sesleri ve sessizlik.

Aristo aklıma geldi birden.

Aristo lafını bu dağlarda duyan ve bilen yoktur.

Hristiyanlık üzerine 1500 yıl etkili olmuş,

Bu adam hep düşündürür beni…

O’nun dile san’ata, dine topluma bakışı,

Bu gün bile değerlidir.

Aristo’dan aklıma düşenleri geçiyorum yazıya… 

Aristo ,

M.Ö. 384-322 yıllarında yaşadı. 62 yıl bu dünyada kaldı.

Adı hiç unutulmadı. İskender’in hocası,

İskender’le Asya’ya açıldı. İskender’in zafer ve katliamlarına tanıklık etti.

İskender  Pencap’a girip, hiç insan kalmayıncaya kadar insanları kaltlettiğinde;

İskender bir soru sordu Aristo’ya.

Aristo bu nedir?

Cevap

“ Zafer ve Hiç…” Böyle konuşturur Aristo’yu Abdülhak Hamid Tarhan.

Finten adli eserinde.

Kahraman olarak anılanlar,

Bir hiç uğruna insanları kaltedenlerdir aslında.

Atatürk hariç.

Atatürk yurdunu müdafaa eden kahramandır.

Yunan felsefesinin klasik döneminde, İki büyük düşünür vardır.

Eflâtun ve Aristo.

Bu iki filozof diğer çağlarıda etkilemiştir.

Aristo daha etkili olmuştur.  

Aristo batı uygarlığının ve Hristiyan düşünce sisteminin olgularını oluşturmuştur.

Aristo Müslüman alemini de etkilemiştir. Farabi ikinci Aristo olarak anılmıştır.

İslâm aleminin yüz akı olarak bugün anılan kişiler

Zamanlarında kâfir ilan edilen, düşünürlerin hepsi Aristo yorumcularıdır.

Samanoğulları saray hekimi karmeti İbn-i Sina Harezmli Biruni vs.

 İbn-i Rüst’ün Aristo yorumları hala batı üniversitelerinin felsefe bölümlerinde okutulur.

Aristo’nun düşünce üzerindeki hakimiyeti

XVI. yüzyılda Rönesans ve yeni filozoflarla kırılmıştır.

Jön Meslier ve Dekart bu işin başlangıcıdır.

Aristo, Eflâtunun öğrencisidir.

Hocasını tekrar etmemiş, kendine özgü felsefi kuram geliştirmiştir.

Aristo, canlı doğaya dikkat etmiş,

Gözlem yapmış, felsefesini bu yönde konumlamıştır.

Eflâtunun felsefesi hayalidir. Aristo bir ”doğa bilgini” dir.    

Doğayı göründüğü gibi algılayıp bilmemizi ister.

O’na manevi anlamlar yüklemez, bu yönüyle Eflâtundan ayrılır.

Eflâtun’a göre “bilmek”

Eşyanın yani nesnenin ideal şeklini idrak etmektir.

Bir şeyi bilmek, Eflâtun’a göre, O’nun idea’sını bilmektir.

Nesne, yani eşya, idea’nın kopyasıdır.

Aristo gördükleriyle ilgilenir.

Eflâtun eşyanın idea’sı ile ilgilenir.

Eşyaya yani nesneye manevi bir güç verir.

Aristo, mantığın kurucusudur. Objeleri sınıflara ayırarak sistemlemiştir.

Eflâtun ruhun ölmezliğine inanır. O’na göre yıldızlar kutsal ruh taşıyan varlıklardır.

Eflatun’un etkisindeyken Aristo’da öyle düşünüyordu.

Sonradan bu görüşten vazgeçmiştir.

Akademi” kelimesi Eflatun’un kurduğu okuldan gelir.

Aristo’nun kurduğu okulun adı

“Lykeion” dur. Bu günkü lise bu kelimeden türemiştir.

Bu okul ağaçlık bir alanda idi.

Aristo ağaçlıklı yollarda gezinerek dolaşarak ders verirdi.

Atina’daki siyasi karşıtları Aristo’yu dinsizlikle suçladılar.

Dinsizlikle suçlamak her çağda ilkel insan hastalığıdır.

Mahkemeye verilse idi, Sokrat gibi ölüme mahkûm edilecekti.

Kaçtı kurtuldu.

Makedonyayaların,Eğeyi işgaliyle  Mekedonya  götürülüp, İskender’e hocalık yapmıştır.

Çanakkale’de Behramkale’de (Asossta) yaşamıştır.

İki önemli kitap yazmıştır. Fizik ve Metafizik .

Eşit şeylerden, eşit şeyler çıkarılırsa, Sonuç eşit olur” demiştir.

EVREN küresel ve sonludur” der.

Bitkiler, hayvanlar ve ruha dair düşünceler üretmiştir.

“Ruha Dair” üç tane kitabi vardır.

Politika adlı eserinde toplum ve devlet görüşlerini anlatır.

Estetik, adlı eserinde şiir, tabiat üzerine düşüncelerini yazmıştır.

Aristo’ya göre, görülen dokunulabilen doğanın dışında,

Görünmeyen ve dokunulamayan bir doğa vardır.

Metafizik bu konuyla ilgilenir. Dil’e ve düşünmeye çok önem verir.

O’na göre; “Dil, düşüncenin elbisesidir”.

Düşünme, objenin akılda yansımasıdır.

Dil; eşyayı yansıtmak için, Düşünmenin buyruğunda bir araçtır.

Dil ve düşünce eşyaya göre düzenlenmiştir.

Bu görüşler ilk çağ felsefesine hakim olmuştur.

Kant’a göre,

Düşünmek, eşyayı düzenleme davranışıdır.

Düşünme objelere yansımaz aksine onları düzenler.

Aklın fonksiyonu,  belirli düzen kalıplarına göre oluşur.

Bu düzen kalıpları eşyanın kendisinde bulunmaz.

Bu kalıpları eşyaya biz ekleriz.

Dünyanın kendisinde bir ekvator yoktur, Enlem ve boylam yoktur.    

Bunları dünyaya biz ekleriz. Aklın ana kavramları eşyada yoktur.

Bunlar bizim eşyaya eklediğimiz düzen kalıplarıdır diyor KANT.

Biz evreni bir yığın objelerin toplamı olarak algılarız. Acaba neden?

Aristo’nun cevabı,

“Eşyanın yapısı böyledir de onun için”.

Kant’ın cevabı,

Aklın yapısı, evreni bizim böyle algılamamıza zorlar”.

Eğeli filozof Demoklid,

Her olay ve oluş, cansız atomların hareketinden başka bir şey değildir.

Atomlar tümüyle kendiliğinden olan yasalara göre,

Birleşir ayrılır ve dönerler,  Doğada zorunluluk yasası geçerlidir.

Doğada rastlantı ve mucizeye yer yoktur.

Bir olayı rastlantı ile izah etmek,

O konunun nedenini bilmediğimizdendir.

Kesinkes her olay ve oluşun nedeni vardır.

Durup dururken şartlar oluşmadan yağmur yağmaz.

Bir kadından kendiliğinden çocuk doğmaz.

Demoklid ‘ten beş yüz yıl sonra sebepsiz “İSA” doğdu.

İnsan aklı bunu kabul etti.

İsa ile dünya; Sarı öküzün boynuzunda duran düz bir nesnedir.

1500 yıl insanlar böyle inandı. Doğru çok tekrar edilendi, dinlerde.

Aristo’ya göre ;

Her oluşun iki yanı vardır.

Birisi zorunlu yanı, öbürü rastlantısal yanı.

Doğanın bir amacı vardır.  Doğa tek bir akıl tarafından yönetilir.

Tüm doğadaki olayları, ilk kez harekete geçiren bir sebebin olması lâzım.

Hareketi doğuran neden nedir?

Bu problem Dekart’ı da meşgul etmiştir.

Maddeye ilk hareketi veren güç nedir?

Dekart bunu Tanrı ile izah etti.

Kendisi koca bir Katolik’ti. Otuz yıl savaşlarında Protestanlara karşı savaştı.

Maddeyi hareket ettirdikten sonra Tanrı ile ilgilenmedi.

Eski Akdeniz çanağı dinlerinde monoteist Tanrı inancının,

Dışında bir algı vardır.

Monoteist dinlerde Tanrı Evreni “Yoktan var” etmiştir.

Akdeniz çanağı din algısında ise;

Tanrı maddeye biçim veren mimar gibidir. Bir heykeltıraş gibidir.

Tanrı evrenin yapıcısıdır. Tanrının kullandığı malzeme ise,

Öncesiz ve sonrasız vardır. Tanrı onlara biçim vermiştir.

Üç bin yıl böyle inandı bölge insanları Tanrılarına.

Doğadaki her oluşun dört nedeni vardır. Aristo’ya göre,

  1. Somut neden.
  2. Biçimlendiren neden.
  3. Hareket ettiren neden.
  4. Amaç somut neden .

Bir bitkiyi de alalım. Bitki büyürken çevreden aldığı su, ısı, gıda

Hava unsurlarıyla bitki oluşur. Bu somut neden.

Biçim veren neden,  Bitkinin tohumunda gizlidir.

Hareket ettiren neden, tohumu veren bir önceki bitkidir.

Bitkinin büyüyüp çiçek açıp tohum vermesi amacıdır.

Bu dört durumu Aristo tüm evrene uygular. Evrende böyle gelişmiştir.

İlk madde biçimden yoksundur. Bu maddeye biçim veren bir güç vardır.

Bu güç Evrenin oluş süreci ve hareketine sebep olan güçtür.

Buda Tanrı’dır Aristo’ya göre.

Her şeyin başlangıcında bulunan bu yapıcı güç

Aynı zamanda her şeyin sonunda bulunur.

Evrendeki herşeyin amacı TANRI dır.

Evrendeki her oluş, Tanrıya yöneliştir.

Evrenin amacı Tanrıya ulaşmaktır.

Evren Tanrıya giderken, Bir takım basamakları vardır.

En alt kısımda, cansız tabiat; Hava, su, toprak, ateş.

Canlı doğa evreni, bitkiler, hayvanlar, insanlar.

Üst kat Tanrı katı

Aristo’ya göre.

Evrenin merkezinde dünya sabittir.

Çevresinde gezegenler bulunur, hareket halindedirler.

Pisagorcular ve Yeni Eflatuncular,

Evrenin merkezinde güneşin olduğunu söylediler.

XVI. yüzyılda matematiksel formül ile Kopernik, güneş sistemini

Kabul ettirinceye kadar Aristo öğretisi hakim oldu.

Kilise Aristo öğretisini benimsediğinden, Kopernik kelleyi kurtarabilmek için

Evrenin hareketini Melekler sağlar” dedi.

Galile; engizisyon mahkemesinde , “Dünya dönmüyor, dümdüz.

Sarı öküzün boynuzunda “ dedi de kelleyi kurtardı.

Mahkeme salonundan çıkınca, “Dünya dönmüyor desem, dönüyor” dedi.

Aristo üç devlet şekli düşündü.

Monarşi, Aristokrasi, Demokrasi.

Bu devlet şekillerinin üçü de kendine göre haklıdır. Bunlar sağlıklıda olabilir, sağlıksızda.

Monarşide, hükümdar kendi çıkarını dikkate alırsa kötüdür.

Aynı şeyi Aristokrasi içinde söylemek mümkündür.

Demokrasi ; yüksek eğitim almış bir meclisten oluşursa iyidir.

Meclis cahil ve ahlaktan yoksunsa, O devlet yıkılır.

Önemli olan devletin şekli değildir. Uygulama biçimidir.

Aileye taraftardır. Bu konuda Eflâtun’dan ayrılır.  

Özel mülkiyet taraftarıdır.

Toplumu üçe ayırır.

  1. Aile
  2. Köylüler
  3. Devlet

Köleleri aileden sayar. Köleliği savunur,

Şöyle der;

“Günün birinde dokuma tezgâhları, dokuma işini,

Kendiliğinden başarırsa, ancak o zaman kölelik kalkar.”

Köleliğin kalkmasını imkânsız bulur.

Kölelik Fransız ihtilaliyle kalkmıştır. Türklerde ve Perslerde kölelik hiç olmamıştır.

Çalıştırdıkları ve baktıkları kişiye “Uşak” demişler. Kendi evlatları gibi görmüşlerdir.

Aristo realite insanıdır. Görebildikleri üzerinde düşünmüştür.

Hocası Eflâtun eksisiyle, varsayılan şeyler üzerinde de,

Azıcık fikir yürütmüştür.                                            

Yayın Tarihi
12.09.2019
Bu makale 2983 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!