Anayasa’nın 138. Maddesi Rafa Kaldırıldı

Anayasa Mahkemesi, 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'nda yer alan 'Şehirlerarası kara yollarında gösteri yürüyüşleri düzenlenemez' hükmünü Anayasa'ya aykırı buldu.

İç İşleri Bakanı Anayasa Mahkemesi Başkanı’na: “Polis koruması almana gerek yok. Bisikletinle işe git gel bakalım. Hadi git gel, özgürüz ya. Tamamen her şey güvenlik altında, hadi git. Niye polis koruması alıyorsun, niye koruma araçlarıyla geziyorsunuz? Ben varım sen var mısın Sayın Anayasa Mahkemesi Başkanı? Ben varım. Tek başıma arabamla gitmeye ben varım, sen var mısın?” dedi.

Böylece Anayasa Mahkemesi ağır baskı altına alındı.

Anayasa Mahkemesi kurulduğundan bu yana böyle bir baskı altında kalmadı diyorduk ki MHP lideri Devlet Bahçeli tam da Anayasa Mahkemesi’nin Barolarla ilgili Yasanın Anayasaya aykırılığı nedeniyle CHP’nin yaptığı başvuru öncesinde “Anayasa Mahkemesi yeni hükümet sistemine uygun şekilde yapılandırılmalı” diyerek Anayasa Mahkemesini daha ağır bir baskı altına almış oldu.

MHP lideri Bahçeli’nin bu açıklaması açık ve kesin olarak Anayasanın 138. Maddesinin ihlalidir.

Bu açıklamanın ertesinde; Anayasa Mahkemesi CHP’nin Barolarla ilgili başvurusunu reddetti. Yani artık her siyasi görüş; eğer iki bin avukatı yan yana getirebilirse kendi barosunu kuracaktır. Bundan sonra, iktidarın barosu, muhalefetin barosu, Sünnilerin Barosu, Hambelilerin Barosu ve benzerleri kurulabilecektir.

Hani Mahkemeler bağımsızdı?

Hani Hâkimler, Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanî kanaatlerine göre hüküm verirlerdi?

Hani hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamazdı?

Hani görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamazdı?

Devlet Bahçeli’nin sözleri açıkça, Anayasa Mahkemesi’ni bertaraf etme tehdididir.

Oysa Anayasa Mahkemesi 1961 Anayasasına başka ülkelere özendiğimiz için değil; uygulamalarıyla Anayasa dışına çıkmış iktidarların hukuk sistemi içinde tutulması, yasama yetkisinin “şeriatı bile getirebilirsiniz” anlayışıyla kötüye kullanılmasını önlemek için konulmuştur.

Yüce Divan olarak yargılama yetkisi de en yüksek mahkeme oluşunun bir sonucudur. 1961 yılından önce Anayasa Mahkemesi yoktur. 1961 Anayasası Halk Oylaması (Referandum) suretiyle kabul edilmiştir. 1982 Anayasası da aynı şekilde  kabul edilmiştir, Anayasa Mahkemesi korunmuştur. Çünkü Yasama organının çıkardığı her yasa; dokunulamaz bir kutsal kural olarak kabul edilemez.

Anayasa Mahkemesi’nin denetimini milli egemenliği kullanan iktidarların “yasa yapma hakkının” ihlali olarak görürseniz, hukuk dışına çıkmış iktidarların demokratik yollardan gitmesi olanaksız hale gelir.

AKP iktidarı Anayasayı paspas gibi çiğnemektedir.

Devlet Bahçeli’nin “Yüce Divan” sıfatıyla –üstelik bu iktidar döneminde başkan ve üyeleri atanmış bulunan- Anayasa Mahkemesi yargılamasından korkması buradan kaynaklanmaktadır.

Fetullahçı Terör Örgütüne devletin bütün yetkilerini kullandıran; yargısına, ordusuna, polisine yerleşmesini sağlayan AKP iktidardan düştüğünde hesap vereceği Mahkemeyi yok etmeye –etkisizleştirmeye- çalışıyor.

Doğu Anadolu Bölgesinde, PKK’nın bütün İl Merkezlerinde patlayıcı maddeler yerleştirmesine, Savunma hatları kurmasına, Siperler kazmasına, hatta yol kontrolü yapmasına rağmen, Orduyu Valiliklerin emrine vererek bunlara karşı operasyonu Valiler eliyle yaptırmayan iktidar elbet bir gün Yüce Divan’da yargılanacaktır.

PKK’ya teslim edilen yerlerden çıkarılması için yüzlerce şehit vermemiz nedeniyle de bir gün yargılama yapılacaktır.

Türkiye’yi ekonomik olarak bitiren, siyasal olarak dünyada yalnızlaştıran, ordumuzun en değerli subaylarını, ABD’nin çıkarlarına uygun şekilde, tek kurşun atmadan tasfiye ettiren iktidar bir gün hesap verecektir.

Türkiye Cumhuriyeti’ni tasfiye eden, din devleti haline dönüştürmek için her çeşit eğitim-öğretim kurumlarını tarikat ve cemaatlerin emrine veren, Milli Eğitimi tasfiye eden, sübyan okulları açan, bu iktidar bir gün Anayasayı İhlal suçundan yargılanacaktır.

Bunun için –kendileri seçmiş olsalar bile- Anayasa Mahkemesi’nin itibarsızlaştırılması, baskı altında tutulması, başkan ve üyelerinin tek, tek ve aileleriyle çocuklarıyla birlikte mahvolacakları bir sürece gireceklerine ilişkin manevi baskı bir devlet baskısıdır.

Asıl amaç ise önümüzdeki günlerde getirecekleri, temsilde adalete aykırı, demokrasiyi yok edecek, tıpkı geçersiz oyların geçerli sayılması gibi AKP’nin her ne pahasına olursa olsun iktidara gelmesini sağlayacak Anayasaya aykırı yeni seçim yasasının Anayasa Mahkemesi tarafından iptalinin önünü kesmektir.

Yayın Tarihi
05.10.2020
Bu makale 2742 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!