Zemin bulanık, Kafalar karışık.

Sektör çalışanları, bu işin masa başı işi olmadığını gayet iyi bilirler.

Aynen tatbikat eylemleri gibidir turizm. Çıkacaksınız açık araziye ve hangi durumda olduğunuzu bileceksiniz, göreceksiniz eksikliklerinizi. 

Bu duygularla, turizme hizmet veren tüm birimleriyle kucaklaşmak adına, kısa bir yolculuğa çıktık. İşte izlenimler…

 

Sektörde, bugüne kadar bize öğretilenleri doğru bildiğimizi düşünerek uygulamaya çalıştık. Hizmet kriterlerini en ince detaylarına kadar elimizdeki mevcut imkan ve olanaklar dahilinde yerine getirmeyi gayret ettik. Ancak her gün bir yerlerde karşımıza yeniden çıkan bir takım hayali ve yanlış uygulama metotları ve dair olumsuzluklar ile karşılaşmaktan dolayı kafalarımız oldukça karışık.

 

Bu düşüncelerimi pekiştiren bazı hayali uygulamalara, filanca tatil yöresinde falanca gözlemlerim etkili oldu. Kısacası, ‘’bulunduğun nokta önemli değil, sar başa, hep beraber yeni baştan öğrenelim,’’ der gibi bir durum.

 

Baştan aşağı yanlışlarla dolu, içi boş ama, içeriği dolu gözüken meslek kavramları. Her bilenin bir bildiği vardır elbette, ama böylede olmaz ki, bir sektör böylesine ayaklar altına alınıp binlerce seyirci karşısında böylesine rezil edilmez ki. Turizmin Daniskasını bildiğini iddia eden ulemalar karşısında bize doğru öğretilenlerden şüphe edecek hale geldik. Evet, zaten Ülkemizin içinde bulunduğu durumla paralellik gösteren aynı şey değil midir? Herkes, her şeyi çok iyi bildiği için, daniska muhabbeti geçerli olan günümüzde. Oysa her sabah uyandığımızda, bizi karşılayan yeni günün, bize öğreteceği çok şeyler olduğunu unutuyoruz çoğu zaman.

 

Kim uğraşır boş olanın içini bilgi ile doldurmak ve anlam kazandırmakla? Kendine göre yorumla, olsun bitsin. Al sana yeni bir model. Seç, seç beğen, istediğini al ve kullan. Bunca eğitim ve emekler boş, akşam sıfırdan sabah Zirve’ye doğru önlemez bir yükseliş. Para, gerçekten her şeyin başımı yoksa?

 

Evet, filanca tatil yöresinde falanca gözlemlerim yine bana bunları hatırlattı.

Tesiste misafirim. Bol yıldızlı Otelin saygı değer patronu ile sohbet ediyorum.

Gördüğüm aksaklıkları uygun bir lisan ile dille getiriyorum. Patron duyarlı ve ilgili, aslında kendisi de otelde sadece misafir olarak kaldığını ve her şeyi müdür arkadaşa bıraktığını anlatıyor. Sohbete bir ara müdür arkadaş katılıyor,

Bana turizmin daniskasını bildiğini anlatmaya çalışıyor ve hemen Oxford vari bir takım duyulmamış ve denenmemiş formüllerden bahsediyor. Kurşunsuz benzin ile çalışan aracın aynı zamanda fuel oil ile çalışabileceğinden bahsediyor. Bunu zaten denediği her halinden belli, ancak motorun akıbetini görmemiz hiç zor olmuyor. Böylece daniska muhabbeti tam gaz devam ediyor. Oysa otelde kimin ne yaptığı belli değil. Personel, müşterilerin bir an önce valizini toplayıp gitmeleri için gözlerinin içine bakıyorlar. Patron memnun, otel emin ellerde. Zaten kendilerinin buradan çok fazla bir beklentilerinin olmadığından bahsediyor. Zarar etse bile, düzeltmeye pek niyet yok anlaşılan. Kendisi de daniska üzerine katkılar sağlayacak değerli görüşler sarf ediyor. Ertesi gün arabasına binip otelden ayrıldıktan sonra, başta müdür arkadaş olmak üzere herkes dinlenmeye çekiliyor. Evet, Otel gerçekten emin ellerde.

Zemin bulanık, kafalar karışık.

 

Derken, İlçe merkezine bir göz atıyoruz. Gece saat 01.00 civarında. Bu oldukça hareketli ve gözde tatil yöresinde herkes vur patlasın, çal oynasın.

Aracımızı durdurarak bir şeyler almaya çalışıyoruz. Kaldırımın diğer tarafında sözüm ona bir Cafe Bar. Gözümüz takılıyor yüksek sesli müziğin geldiği yere.

 

 

Daniskacılar yine sahnede, üstü çıplak erkek barmen ve garsonlar kendi Ülkelerinin sosyal sahnesinde yer bulamamış uvertürler yığınlara  servis yapıyorlar. Elemanlar kah dans ederek, kah dilberlerin kucağına oturarak servisin inceliklerinden bölümler sunuyorlar. Burada çalışan yarı çıplak gençler belli ki hallerinden çok memnun. Genç erkek servis elemanları kendilerinden geçmiş bir vaziyette dans ediyorlar. Et yığını tombul dilberler ise onları izliyor, el çırpıyor ve zaman zaman karşılıklı göz süzüyorlar.     

Belli ki gece böylece uzayıp gidecek, sabahın ilk ışıklarına doğru beğeni toplayan elemanlar, kendilerini belirli bir ücret karşılığında dilberlerin hizmetine sunacaklar. Evet, Avrupa’da bir striptiz kulübünde yaşanması muhtemel olayların çok daha ötesinde, tersine dönmüş travmatik bir durum.

 

Saniyeler, saatler gibi uzun ve öylece baka kalıyoruz. Sonradan toparlanarak son sürat oradan uzaklaşıyoruz. Yolda düşünmeye devam ediyorum. Bu konu ile ilgili daha önce duyumlarım olmuştu. Ayrıca ulusal basında bununla ilgili bazı haberler çıkmıştı. Sanırım gördüklerim, duyduklarımı tasvip ediyordu.

Bir ara gençlerimizin içinde bulunduğu kültür erozyonu aklıma takıldı. Bir tarafta dağda eşkıya ile çarpışan kahraman asker evlatlarımız, bir tarafta doğuda yaşam mücadelesi veren gençlerimiz ve burada kendilerini soytarı kılığında Avrupalı bayan et yığınlarına beğendirme çabasındaki gençlerimiz.

Bir an için bunların ana babalarını düşündüm. Onlar büyük bir ihtimal ile çocuklarının ne iş yaptığından habersiz yüzlerce kilometre uzaklarda yaşamaktalar.  Zemin bulanık, kafalar karışık.

 

Derken kavşakta birbirlerine çarpmamak adına manevra yapan, her ikisi de metropol plakalı iki ultra lüks araç sürücülerinin birbirlerine küfürlü hitap şekilleri. Öyle bakıyoruz, tren ise, hızla geçiyor yanımızdan. 2010 yılı Avrupa Kültür Başkenti yaşayanları kafamızı karıştırıyor.

Zemin bulanık, kafalar karışık.

 

Ertesi gün bir müze ziyareti yapıyoruz. Burada çalışan görevli genç yaşta bir erkek görevli. Oldukça ürkek, sorularımızı yanıtlamaktan özenle kaçınıyor.

Çıkışta otopark görevlisi ile konuşuyoruz. Sanki mahallenin muhtarı kerata, herşeyden haberdar. Görevli çocuğun yaklaşık 2 hafta önce işe başladığından bahsediyor. Ondan önceki görevli genç kızın çok uyanık olduğunu, Hollandalı bir adam ayarlayıp soluğu bu Ülkede aldığından ve hayatını kurtardığından filan bahsediyor. Ona göre şu anda görev yapan gençten bir halt olmazmış.

Zemin bulanık, kafalar karışık.

 

Çarşıda birkaç esnaf ile konuşuyorum. Durumlar vahim, istenilen bir sezon geçirmediklerinden bahsediyor. Aslında sattıkları ürünlerin kar marjları oldukça yüksek. Fiyatta indirim gibi bir kavram onu rahatsız ediyor, böyle bir şey yapmaya mecbur olmadığından filan bahsediyor. Oysa sezon sonu yaklaşıyor. Malı denize dökmekte olmaz, daha uygun kar marjı ile sat, sürümden kazan diyorum. Olmaz diyor, kızıyor, iş bozuluyor. Anlayamadığım bir şeyler söylüyor. Anlaşmamız mümkün olmadığından, nişanı atıyor ve ayrılıyoruz.

Zemin bulanık, kafalar karışık.

 

Şu kısacak yolculukta önceden bildiğim gerçekler yine tokat gibi yüzümde patladı.

 

1 – Ülkemiz kişisel sistem geliştirmekte artık uzman olmuş durumda. Herkes kendi bildiklerinin doğruluğunda ısrar etmekte, bunun dışında hiçbir sav ve düşünceye saygı gösterilmemektedir.

2 – Bilinçsizlik tüm benliğimize kadar işlemiş durumda. Hadiseden vazife çıkarmak nafile. Kişi ne ise, durum gerçekten o. Sadece onun kural ve kaideleri geçerli.

 

3 – Eğitim ve öğrenimin artık fazla bir geçerliliği yok. Ne kadar cahil ve eğitimsiz olursanız şansınız o kadar artmakta. En iyi okullardan mezun  gençlerimiz yine boşta veya layık olmadıkları yerlerde çalışmak zorunda kalıyorlar. Eğitim ve tecrübe ne kadar artarsa, bu Ülke yaşama şansınız o derece düşük.

 

4 – İnsanlar arasında sevgi ve saygı kesinlikle yok. Bunun sebebi sadece maddiyat olamaz. Bu kavramlar aslında aile meclisinde öğrenilmesi gereken öğeler. Yollarda çocuklarını döve döve sürükleyen anne ve babalara şahit oldum çoğu kez. Böyle çocuklara sevgi ve saygı aşılamak ne derece mümkün olur?

 

5 – Ticaret kuralları olması gereken biçimde yapılmıyor. Kural ihlalleri,  denetimleri yapacak gerçek bilinçli görevlilerin olmamasından dolayı oluşan denetimden yoksun bir ortam.

 

Günümüzde artık çoğunlukla saygı, sevgi, nezaket ve güler yüzden yoksun insan yığınlarının meydana getirdiği toplumumuzda güneşin doğuşu ve batışı, yakamozun yansıması veya gökyüzünde süzülen martıların güzelliğinin tadını çıkarmak, sadece ve sadece yabancıların tekelinde kalacaktır.    

Evet, zemin bulanık, kafalar gerçekten çok karışık.

Yayın Tarihi
20.10.2008
Bu makale 11149 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!