Yüzleşmeliyiz

İtalyan performans sanatçısı Pippa Bacca’yı hatırlar mısınız bilmem? Hani şu her yıl kutladığımız dünya emekçi kadınlar günü gibi önemli bir anlamı da olan 8 Mart 2008 tarihinde Milano’dan yola çıkıp  ülkemizde tecavüz edildikten sonra boğularak öldürülen “barış gelini”

Oysa Pippa;  Diğer sanatçı arkadaşı Silvia Moro ile birlikte Milano’dan başlayıp Slovenya, Hırvatistan, Bosna, Bulgaristan, Türkiye, Suriye, Lübnan, İsrail ve Filistin’i   takiben Tel Aviv’de sonlanacak güzergahta dünya barışına dikkat çekmek istemişti. Projenin adını “Barış Gelini” koymuş daha da önemlisi insanların güvenilir olduğunu kanıtlamak istemişti evrensel anlamı olan beyaz gelinliği ile.

-Ama olmadı. Kanıtlayamadı.

Slovenya, Hırvatistan, Bosna, Sırbistan ve Bulgaristan’ı sorunsuz tamamlayan Pippa, Türkiye sınırlarının daha başlarında önce kullanılıp daha sonra da vahşice yok edilmişti.

O tarihlere dair gazete küpürleri, kamuoyundaki yansımaları taradığımda hemen herkesin şiddetle kınamış olduğuna rastlıyorum.  Hatta haberi, ülkem adına ve cinsimden utanarak okudum diyen insanlar bile vardı.

 

Oysa senin, benim, sizin komşunuza sorsaydı şayet Pippa, böyle vahim bir sonucu yaşamayacaktı.  Çünkü bizim komşu teyze; Kız başına ne işin var senin sokakta diyiverecekti mutlaka.  

Eğer dinleseydi de Pippa.. ölmeyecekti.

 

Tabi ki samimi olmak gerek; Kadının, erkek    tarafından  herhangi insanlık dışı bir  davranışına maruz kalması halinde demez miyiz ki bizim memleketimizde;

-O’da öyle yapmasaydı,

-Demeseydi,

-Gelmeseydi,

-Gitmeseydi.. falan, falan, falan.

 

Eş durumu varsa şayet insanlık dışı davranışta bulunan eleştirilebilirdi belki amma.. eş durumu olmayan herhangi sosyal  alanda yandı gülüm keten helva.

 

Keşke yanan, keten helva olsa. Son yedi yılda ülkemde kadın cinayetleri yüzde 1400 artmış,  şaka değil  kim bilir kaç kadın yok olup, onunla ilgili kaç can yanmıştı.  

 

Örnek olsun; Benim yaşadığım ve halen yaşamaya devam ettiğim gerçek örneği mizansenleştirerek aktarmak istiyorum izninizle.

 

Bankta oturarak denizi seyrediyorum kendi halimde. Tam karşımdan bir çift gelip yanımda duruyor.

  • Oradan kalk  diyorlar asabi, asabi.
  • Neden diyorum.
  • Biz oturacağız orada diyorlar.
  • Burada ben oturuyorum. Görmüyor musunuz diyorum.
  • Görmüyoruz. Diyorlar.

Kadın olan “ben” im görünmez olduğumu bana, diğer insanlara, eşrafı ile birlikte ima etmeye, anlatmaya ve yaymaya kalkışıyorlar inanılırlıklarına güvenerek. Hem kadın hem de sahipli (!) değilim ya giydir giydirebildiğin kadar “ben”i, bana.  Nasıl olsa uyduruyorsun ya yaşat yaşatabildiğin kadar haksızlığı ha bir eksik ha bir fazla. Hatta mümkünse kıyıda, köşede kalmasın akla gelmedik herhangi bir çamur varsa.

-Neden mi?

-Benim oturduğum yere onlar oturmak istiyorlarmış efendim. Ya kalkacakmışım ya kucağıma oturtacakmışım ya da defolup gidecekmişim.

 

Ne olur, ne biter bilemem ancak anladığım tek bir şey var ki..

-Zat-ı alim, karşılaştığım insanlarda herhangi bir hak, hukuk, kazanım, hakkediş içermeyen sıfatsız, zarfsız bir boşluk oluşturuyormuşum zahir. Üstelik kendi ülkemde.

 

Tüm bunlar ülkem adına çok çirkin şeyler maalesef, alemin yapay zeka çalışmaları yaptığı  3. Milenyumda.

Ya sabır, ya selamet.

 

Sağlıcakla..

 

Yayın Tarihi
27.10.2017
Bu makale 1489 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!