ANKARA'DAN

Yücelmek için, yüceltmek gerek

Bugün kapanmanın ilk günü, 30 Nisan 2011, Cuma. COVID-19'un günlük yaşama armağanları arasına parklarda, açık alanlarda resmi, özel, kişisel toplantılar, görüşmeler yapmak da girdi.

--Dün, devlet bürokrasisinin bir numaralı kişiside olmuş, saygıdeğer bir bürokrat, değer verdiğim bir kişi-kişilik ile uzun zamandır yüz yüze görüşemediğimiz için, Ankara'da TBMM'nin yanında ki "Milli Egemenlik Parkı"nda görüştük.

--Bugün benzer görevde olanların geçtiği yollarda yürümek bile sorun, her taraf görevli kaynarken, Atatürk Bulvarı üzerinde, parkın kenarında beklerken, söz konusu devlet adamı ile buluştuk.

--Yüz yıla yaklaşan ömürlü çınar, ıhlamur ağaçların altında bir oturma yerine, sosyal mesafeli ve maskeli oturduk.

--Dünü, bugünü ve yarınları konuştuk. Sonra da, parkın kenarında ki bir büroda kahvelerimizi içtik.

--Yine, Devlette bakanlık, hatta önemli bir partinin de Genel Başkanlığını da yapmış bir değerli devlet adamı ile yaptığımız bir görüşmede, ben solcu-sosyaldemokrat, o merkez sağda-liberal olarak, bana, neden bizim (sol-sosyal demokrat) cenahta, insanların biri birlerini yüceltmedikleri konusunu konuşmuştuk.

--Yine sağdan, bürokraside Bakanım da olmuş merkez sağda bir siyasinin, yerel seçimlerden sonra, ban telefon açarak;

--"Memleketin Antalyayı senin partin kazandı. Sen de bilirsin ki başkan ile de benim ilişkilerim özeldir; her ne kadar sen solcu bürokrat olarak, iktidar dönemimizde seninle bir takım sorunlar yaşasak da, sen projeci, girişimci bir kişisindir, memleketinde değerlendirilmeni isterim doğrusu", demişti.

--Benim bir talebimin olmayacağını, ama istenilen yerde bilgi ve deneyimlerim ile katkı koyabileceğimi söyledim.

--Konuyu kapatıp, başka şeyler konuştuk.

--Dün, devletin bir numarası da olmuş saygıdeğer büyüğüm, değerli bürokrat ile konuşurken, ilk defa paylaştığım bazı şeylere o da şaşırıp kalmıştı. Ama burası Türkiye ilke ve soldan/sosyal demokrasiden uzaklaşmış bir parti ve çoğu yöneticilerinden söz ediyor olduğumuzu, elbette ki söyleyemedim.

--Kendilerinin, sayın Genel Başkan'ın vizyon ve misyonu için olumlu değerlendirmeleri olsa da bazı konularda şaşkınlığı vardı.

--Devlet umuru görmüş kişiler, sorunların konuşulmasını pek istemezler. Bu tür konuşma ve sohbetlerde, çözüm önerileri ve somut projelerin konuşulmasını isterler. Ve haklıdırlarda.

--Önrneğin, Bülent Ecevit'in ilk DPT Müsteşarlığını da yapmış, bu günde 21'inci Yüzyıl İçin Planlama Grubunun takım Lideri olan Prof Dr Bilsay Kuruç Hocam da , "negatif bildirim yok, o kadar deneyim, bilgi ve eğitim çözüm önerisi sunar ülkesine" der.

--Kendilerinden ayrıldıktan sonra, arabama gitmeden önce, yeniden parka geldim ve baştan sonra adım adım düşünerek dolaştım.

--Parkın Resmi adı "Milli Egemenlik Parkı" olsa da, "Büyük Millet Meclisi arazisinin etrafında olmasından dolayı, orayı herkes "Meclis Parkı" olarak bilir. Üzülerek söylemek gerekirse, yılların bakımsızlığı ve görmezlikten gelinmesine karşın, zamana direndiği de gözden kaçmıyor.

--Bir ıhlamur ağacının altındaki banka oturdum, düşündüm.

--Ortada bir Devlet var, Sahibi kim? Atatürk, kurucu cumhuriyet ve devlet değerleri nerede, kimler sahip çıkıyor?

--Ortada bir Meclis var, işlevi ve işlerliği tartışılacak ama, tartışacak olanların umurunda değil. Mazbata alınmış, seçmene selam çakılmış, televizyonlarda da iki tirat yayınlanıyor, işlem tamam.

--Çok üzgünüm ki, sadece ülkelerini sorunlarını sorun edenler için sorun var. Gerisi mi, bilmem ki?

--İşte, konu geliyor, insan ilişkilerine ve yönetimde "YÜCELTME"ye kadar gelip dayanıyor.

--Çağımızda insanlar, aile ve feodal ilişki ağlarının dışında da bir iş ve sosyal yaşam ilişkisi içindedirler. Bu yüzden de, bazı kişi ve organizasyonlara, bu durumlarda çok büyük önem düşmektedir.

--Geleneksel ailelerde, dedeler, nineler torunlarına hep" benim oğlum-kızım büyüyünce, vali olacak, paşa olacak, doktor, öğretmen olacak" gibi, imrendirici, yönlendirici sözler söylerken, çevreye de oğlanlarının ve kızlarının ne kadar maharetli, becerikli, beyefendi ya da hanım hanımcık olduğunu anlatırlar.

--İşte bu bir aile içinde ve sosyal çevrede insan ilişkilerinde yaşanan yüceltmedir. Yücelten bir şey kaybetmediği gibi, yeceltilen ise, çevresinde daha kabul görür ve saygın bir kişilik olarak algılanır.

--Yönetimde ise yüceltme, üst yöneticilerin, devlet umuru görmüş kişilerin, ilişkide oldukları hatta emirlerinde çalışan kişilerin nitelikli olduklarını, fark edilmeleri gerektiğini fark ettirmek için söyledikleri söz ve tavırlardır.

--Eğer, bu yüceltici tavrı sergileyenler, günlük yaşamda zaten bir şey iseler, yücelttikleri için değerlerinden bir şey kaybetmezler.

--Bu durumda, yüceltilenin farkındalığı ortaya çıkar.

--Kos koca Cumhurbaşkanlığı seçim süreçleri yaşandı; neden acaba, bu devleti tanıyan, en üst düzey yöneticilikler yapmış, ülkenin dört bir yanından sempatik, siyasal, sosyal çevrelerden oy alabilecek bu kişi ya da kişilerin, "ekmek için Ekmeleddin" ya da ister öyle "gül", ister böyle gül" gibisinden adayların yerine aday edilmezler ki?

--Bu konuda, siyasetin en tepesini suçlamak kolaydır, bu çevrelere yakın kişilerin böyle bir dertleri ya da önerileri oldu mu sizce?

--İşte, ister o düzeyde, ister bu düzeyde, bizim sol-sosyal demokrat cenahta, çok üzgünüm ki, bu tür yüceltmeler yapılmıyor. Hâlâ, "adamımı, yoksa madamımı" seçeyim, seçtireyim derdindeler.

--Ha, sizin de sikayet etmenin ötesinde, çevrenize böyle nitelikte kaç öneri yaptığınızı da merak ederim doğrusu.

--En masum olan, ilk taşı atsın, lütfen!..

Yayın Tarihi
30.04.2021
Bu makale 1084 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!