Yorgunluk

Cumhurbaşkanı Akepe’nin başına geçip, partisindeki ‘Metal Yorgunluğu’ndan bahsedince, herkesi “Nedir bu metal yorgunluğu?” diye bir merak aldı...

Erdoğan aslında bu tanımlamayla partisinde yorulan kişilerin istifa etmelerini, yerine yeni isimlerin gelmeleri gerektiğini söylemek istiyordu.

Ama gerçekte metal yorgunluğu, sürekli olarak çalışan veya belirli bir yükün altında uzun süre kalan metal malzemelerin, dayanımlarının azalması, özelliklerini yitirmesi anlamında kullanılan bir terim.

***

Peki, o zaman neden “metal yorgunluğu”?

Metalden yapılmış, robot gibi, ruhsuz, cansız, duygusuz, düşüncesiz, akılsız, sert ve katı mıyız biz?

Demir yumruk, çelik gibi kas, irade veya sinirler, altın kalp, teneke kafa... Hepsi boş laf...

İnsanız biz!

Canımız yanar, aklımız şaşar, içimiz kaldırmaz, ruhumuz acır, vicdanımız sızlar, yüreğimiz kanar...

Sevinçlerimiz ve üzüntülerimiz, sevdiklerimiz ve nefret ettiklerimiz, yanlışlarımız ve doğrularımız var!

***

Sağda solda bombalar patladığında; vatan evlatları yıllardır durdurulamayan bölücü teröre kurban alındığında; Bir bayram tatilinde, trafik terörü yüzlerce vatandaşın canına mal olduğunda; Bağnazlık ve yobazlık etrafımızı sardığında; Komşu komşuya düşman olduğunda...

Canımız yanar bizim!

***

Cahilliği ve eğitimsizliği; Saygısızlığı ve terbiyesizliği; Acımasızlığı ve hoşgörüsüzlüğü; Akılsızlığı ve sorumsuzluğu; Yandaşlığı ve yalakalığı...

İçimiz kaldırmaz bizim!

***

Ülke kurumlarının bir cemaate teslim edildiğini gördüğümüzde; Dünya bilim ve çağdaşlık yolunda koştururken, hurafeler ayağımızı çeldiğinde; Cahil, eğitimliyi küçümsediğinde; Düzenin yerine düzensizlik geldiğinde; Vatanseverler, vatan haini ilan edildiğinde; Yandaşlar, iktidarın her yanlışına bir bahane ürettiğinde...

Aklımız şaşar bizim!

***

Din, politikaya alet edildiğinde; Yüzde elli, diğer yüzde elliden nefret ettiğinde; Milli takım seyircisi bile ikiye bölündüğünde; Kadın cinayetleri ve şiddeti alıp başını gittiğinde; Yemyeşil ormanlarımız kesildiğinde; Gürül gürül akan akarsularımız kuruyup gittiğinde; Cennet koylarımıza evler, siteler dikildiğinde; Havamız kirletildiğinde...

Vicdanımız sızlar bizim!

***

Ülkemiz çağdaş ülkeler liginden düştüğünde; Küçücük çocuklarımıza eğitim adı altında, boş bilgiler yüklendiğinde; Genç ve başarılı beyinlerimiz, başka ülkelere göçtüğünde; Çocuklarımız, henüz oyun çağındayken evlendirildiğinde; Kadının, evde oturması istendiğinde...

Ruhumuz acır bizim!

***

Bu toprakları düşman işgalinden, emperyalizmin pençesinde kurtaran; Cumhuriyetimizi kurup, demokrasiyi getiren; ümmeti millete çeviren; insanları hastalıktan, yoksulluktan kırılmasın, çağdaş ülkelerdeki insanlar gibi yaşasın, ezilmesin, kandırılmasın isteyen; başta Atatürk’ümüz, o büyük kahramanlara haksızlık yapıldığında; hakaretler yağdırıldığında; heykelleri yakılıp yıkıldığında; sözleri, fikirleri unutulduğunda; yolları saptırıldığında...

Yüreğimiz kanar bizim!

***

Biz insanız!

Çarpık kentleşmeden gözlerimiz, gürültüden kulaklarımız, ülkenin gittiği yeri düşünmekten beynimiz, hayat mücadelesinden bedenimiz, ileri geri yalpalamaktan ülkemiz yorgun!

***

Biz insanız!

Bazen sevinir, bazen üzülürüz,

Bazen severiz, bazen nefret ederiz,

Bazen hatalı, bazen doğruyuz,

Makine değiliz biz...

Bazen yorulup otururuz...

Bazen koşarak dağları, tepeleri aşarız!

İnsanız biz!...

Yayın Tarihi
20.09.2017
Bu makale 2128 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

ÇOK OKUNAN

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!