Yeni bir kurum; Anonim Şirketin feshi

TBMM’de 13.01.2011 tarihinde kabul edilip 14.02.2011 tarihinde yayınlanarak 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren ( bir kısım maddeleri hariç) olan 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanun’u Anonim Şirketler  hukukumuza  şirketin haklı nedenlerle feshini düzenleyen yeni bir  kurum getirmiştir. Getirilen bu kurumun işletileceği kanısında olmadığımı belirtmek isterim. Getirilen bu kurum T.T.Kanunu’nun 531 maddesinde Haklı sebeplerle fesih başlığı altında düzenlenmektedir. Bu kurum daha önceki 6762 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nunda   bulunmamaktadır.Madde başlığı ve metni şu şekilde düzenlenmiştir.                             

 

b) Haklı sebeplerle fesih

 

MADDE 531 – “(1) Haklı sebeplerin varlığında, sermayenin en az onda birini ve halka açık şirketlerde yirmide birini temsil eden payların sahipleri, şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden şirketin feshine karar verilmesini isteyebilirler. Mahkeme, fesih yerine, davacı pay sahiplerine, paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenip davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmalarına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verebilir.” denilmektedir.

 

Önceki kanunumuzun haklı sebeplerle feshi düzenlememiş olması, yargı kararlarında ve öğretide hem tartışılmış hem de eleştirilmiş bulunmaktaydı.  Ancak, Türk hukukunda böyle bir kurumun bulunmasının yararlı olacağı çoğunluk tarafından kabul edilmiştir. 531 inci madde hakim görüş tarafından benimsenen bir azlık hakkı olarak hukukumuza girmiş bulunmaktadır.

 

Kanundaki bu maddenin özelliklerini şu şekilde sıralamak mümkün olabilecektir. Bu hakkın kullanılabilmesi için öncelikle halka kapalı anonim şirketlerde esas sermayenin onda birine sahip olmak gerekli ve yeterlidir. Bu oranda paya bir pay sahibinin sahip olması şart değildir. Haklı sebeplerin varlığı halinde bu hakkı yalnız bir pay sahibi kullanabileceği gibi, birden fazla pay sahibi de bir araya gelerek söz konusu hakkı kullanabilecektir. Anonim şirket esas sözleşmesine konulacak bir hüküm ile bu oranı daha da aşağı çekmek mümkündür. Söz konusu fesih hakkını şirket merkezinin bulunduğu yerdeki Asliye Ticaret Mahkemesi’nden istemek mümkün olacaktır. Haklı sebebin ne veya neler olduğu belirtilmemiş, neler olabileceği somut olayların ışığında yargı kararlarına ve öğretiye bırakılmış bulunmaktadır. Ancak örnek aldığımız İsviçre öğretisinde genel kurulun birçok kez kanuna aykırı bir şekilde toplantıya çağrılmış olması, azlık hakları ile bireysel hakların devamlı ihlali, özellikle bilgi alma ve inceleme haklarının engellenmesi, şirketin sürekli zarar etmesi, dağıtılan kâr payının düzenli azalması, haklı sebepler olarak sayılmıştır. İleri sürülen sebeplerin haklı olup olmadığına davaya bakacak olan mahkeme sonum olayları değerlendirerek karar verebilecektir. Ayrıca böylesi bir davaya bakacak olan  mahkeme, davada ileri sürülen sebepleri haklı bulsa bile  davalı şirketin feshine karar vermek zorunda olmayıp, şirketin feshini haklı kılan olayların  varlığına rağmen, şirketin ayakta tutulmasının ekonomik ve istihdam açısından daha iyi olacağını düşünmesi halinde, şirketin feshine karar vermek yerine, şirketin feshini isteyen kişi veya kişilerin paylarının gerçek değerinin ödenerek şirket veya diğer ortaklar tarafından  davacı veya davacıların şirketten çıkarılmalarına veya mahkemece ve de taraflarca kabul edilebilecek başkaca bir çözüm yolunun bulunmasına dahi  karar verebilecektir.

Böylesi bir durumun ortaya çıkması halinde olayın yargılamasını yapacak olan mahkeme,  davalı şirketin feshine karar verebileceği gibi, şirketin feshi yerine davacı veya davacıların şirketteki paylarının karar tarihine en yakın olabilecek tarihteki gerçek değeri üzerinden şirketçe veya bulunabilecek diğer pay sahipleri veya üçüncü kişi tarafından satın alınmasına ve duruma uygun taraflarca da kabul edilebilir bir çözüm için ( örnek olarak vermek gerekir ise  şirketin yıllık   kârının bir kısmının  şirket sözleşmesine konulacak bir hüküm ile her yıl  pay sahibi şirket ortaklarına  ödedikleri sermaye payları oranında  dağıtılmasına, azlık pay sahibi konumunda bulunan davacıların şirket yönetimde temsil edilmesine, vs gibi ) hüküm kurması da olanaklı olabilecektir.

 

Davacıların pay bedellerinin satın alınmasının kararlaştırılmış olması halinde pay bedellerinin kim tarafından ve nasıl ve ne gibi vadede ödeneceği, bedelleri ödenen bu payları şirketin geçici bir süre için iktisap edip edemeyeceği yargı kararları ile öğretiye bırakılmış durumdadır.

 

Maddenin son cümlesinde bulunan "veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözümü karar bağlama" hususunun tamamen mahkemeye bırakıldığı görülmektedir. inisiyatifi tamamıyla mahkemeye aittir. Örnek alınan İsviçre öğretisindeki gibi, mahkemece şirketin kâr dağıtmasına karar verebileceği gibi, pay sahipleri arasından veya üçüncü kişilerden durumu uygun bulunan bir kişinin de şirkete pay sahibi olarak alınabileceğini de kabul edebilecektir.

 

Anonim şirketlerde bu durumlarla karşılaşmak her zaman mümkün olabilecektir. Bunun önlenmesi için şirket yöneticilerinin ve bir kısım pay sahipleri ile azlık pay sahiplerinin haklarının korunmasında, onların yönetimde temsillerinde, azlık pay sahiplerinin şirketteki paylarının ve haklarının korunmasında özenli, basiretli, adil ve eşit olmaları, pay sahiplerinin eşit işleme tabi tutulmaları  gerekmektedir. 

Yayın Tarihi
25.12.2012
Bu makale 7223 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!