Yangın Sezonu açıldı.

Her sektörde olduğu gibi, turizm sektöründe de en çok iş yapılan, yüzlerin güldüğü, üç kazanıp beşin hayal edildiği, hareketli sezon, yani yaz sezonu açıldı. Tabii bununla beraber yangın sezonu da yeni oyunlar için perdelerini açtı. Hepimize hayırlı olsun… Mazide bunca kötü anılar varken, ağaçlık ve Ormanlık alanların yanıp kül olması, büyümesi onlarca yıl süren ağaçları yine değişmez kaderleri ile baş başa bırakılmaması gerektiğini düşünüyor insan.

 

Yangın sezonunu açılışı dün yapıldı. İzmir Karşıyaka’nın Çiğli dağlarından başlayıp Bornova ve Bel kahve mevkisinin arkasında bulunan Manisa sınırları içerisinde meydana gelen orman yangınında dumanların adeta isyan edercesine İzmir körfezini kaplayışına tanıklık etti insanlar. Akşam üstüne doğru zaman zaman esen rüzgarın etkisiyle söndürme çalışmalarının sonucunu şu anda bende sizler gibi merak etmekteyim.

Onlarca yıldır devam eden ve sene yaz sezonunda adeta yeniden hortlayan yangın felaketleri, yurt genelinde zaten yeteri miktarda olmayan ormanlık alanların kaçınılmaz sonu oluyor.

 

Meydana gelen faciaların faturasını yeteri derecede önlem almadan sadece ve sadece ateş yakıp mangal keyfi sürmek isteyen piknikçilere kesmek, elbette haksızlık olur. Mangal yakmanın yasak olduğu yerler bellidir, bu konuda yeteri derecede önlem alındığı takdirde, zaten meydana gelebilecek kazaların önünü önemli ölçüde kesmiş olursunuz. Yangın olasılıklarını asgari seviyede kontrol altına almak amacı ile acaba bu güne kadar yetkili kurum, yani Tarım ve köy İşleri Bakanlığı yetkililerinin bir A, B ve hatta C planları var mıdır?

 

Yoksa sadece gidenlerin arkasından çaresizce bakanlar gibi olayları izlemekle mi meşgul olurlar? Her sene onlarca yangın felaketlerinin yaşandığı Ülkemizde

Yananların yoksa hepsi birer gavur ağacı mıdır? Elbette, bu konuda iyimser düşünerek, yetkililerin sezon süresince bir çalışma içerisinde olduklarını varsayarak kendi kendimizi teselli eder, rahat uykuya dalabiliriz. Ancak bu çalışma ve kontrollerin yapılmıyor olması, sadece uykularımızı kaçırmakla kalmaz, felaket haberlerini ardı sıra getirir.

 

Orman yangınlarının sadece Ülkemize has bir felaket olmadığını düşünerek teselli edebiliriz kendimizi. Ancak yanan ağacın dini, imanı ve milliyeti olmadığına göre tüm ağaçlar bizimdir. Komşuda meydana gelen yangın felaketleri bizleri sevindirmez, aksine üzer ve hüzünlendirir. Derde çare olmak ister insan, elinden bir şey gelmese de. Bir ağaç gölgesine sığınarak rüzgara eşlik eden yaprak sesine kulak vermek isteriz çaresizce.

 

Yetkililer elbette bir takım önlemler almışlardır, insan kendi kendini inandırası geliyor. Yoksa yine izleyecek miyiz biçare, yanıp giden meşe, palamut, çam ve daha nice  ağaç çeşitlerini?      

 

Felaketleri önlemek için yetkili kurum tarafından yurt genelinde bazı önlemleri alarak  bunu kamuoyuna açıklaması gerekir. Yani kısacası, vatandaş, gerektiğinde canını vermeye hazır olduğu Ülkesinde, mevcut olan her ağacı korumaya yönelik alınmış önlemlerin içeriğini net olarak bilmesi gerekir. Bu belki bazı kimseler için bir şey ifade etmeyebilir. Ancak işin sözü ve özü bu olmalı. Yapılmış mıdır böyle bir çalışma, cevap evet ise içeriği nedir, haberini hep birlikte alırız inşallah.

Yayın Tarihi
18.06.2008
Bu makale 2086 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!