Aramızda “insan” olarak tanımlanan canlı olmasa idi şayet
Örnek olsun; 2014 Nisanında Dünya’nın gölgesinin Ay’ın üzerine düşüp de Ay’ın renginin önce turuncu, sonra kırmızı ve nihayetinde de kızıla dönüştüğünü ne bilip ne de anlayabilecektik.
Başka bir örnek olsun;
Çoğunlukla, Yeni Gine, Yeni Britanya ve Filipinlerde bulunan, 75 metre yüksekliğe kadar da büyüyebilen, gövdesinde de gökkuşağının tüm renklerini barındıran “Gökkuşağı Okaliptüsü” ağacının varlığından da haberimiz olamayacaktı.
Bu ve benzeri örnekler o kadar çok arttırılabilir ki.. bu örneklerden “Einsteın”ın kısaca “insanın her türlü düzenden yoksun duyu verileri ile düzenli düşünceler arasında uygunluk sağlama çabası olarak özetlediği üzere bilim’ e değin ulaşırız.
Bilim ki; Gerek mikro gerekse makro ölçekte evrenin her seviyesinde cereyan eden olayların ve fiziksel varlıkların tabi oldukları kuralları sistematik biçimde inceleyen, deney, düşünce ve gözlemlere dayalı olarak modellemeye çalışan bir sistematik şeklinde tanımlanır.
Bütün bunların içerisinden “İNSAN” ın kendi hikayesi ise sanki gürültüye gidiyor gibi geliyor bana. Gürültüye gidiyor derken de yaygın olan algı ve kabullerden dem vuruyorum esasen. Yok yoksa, bilim konuyla pek tabi ki yakinen ilgili oysa.
Benim rastladığım, birçok bilinmezliği yine bilimsel disiplin ve sistematikler doğrultusunda çözümleyerek özetleyen, adını da Saharasya olarak betimleyen James DeMeo’nun çalışmasını aktarmak isterim izninizle.
Saharasya, Kuzey Afrika, Yakın Doğu ve Orta Asya’yı kapsayan aşırı kurak çöl kuşağı ve bu kuşağın temsil ettiği kültür yapısını tarif ediyor. Saharasya kuramının alt yapısını ise 1170 kadar topluma ait antropolojik verilerin haritalandırılıp anlamlandırılması oluşturuyor.
Kapsamlı ve detaylı bir çalışma olan “Saharasya” kuramı ne diyor.?
Kuzey Afrika, Yakın Doğu ve Orta Asya’yı kapsayan bu zorlu coğrafik ve iklimsel kuşağı anlatan Saharasya, Arkeolojik verilere gore MÖ 4000 yıllarına kadar yağışlı bir savana görünümündeydi. Yapılan arkeolojik çalışmalarda, çölleşmenin başladığı bu tarihe kadar, ne Saharasya’da ne de dünyanın başka herhangi bir yerinde savaş şiddet sadizm ve gaddarlık belirtilerine rastlanmamıştı.
Bu tarihten sonrasına ait buluntular ise savaş silahları, yerleşimlerde yokoluş tabakaları, büyük surlar, tapınaklar, erkek yöneticilere adanan devasa mezarlar, bebek kafatası deformasyonları, genellikle daha yaşlı erkeklerin mezarlarında bulunan törenle öldürülmüş kadın cesetleri, kesilmiş vücutların rastgele atıldığı toplu mezarlar ve çocukların kurban edilmesi, kast sistemi, kölelik, aşırı toplumsal hiyerarşi, çokeşlilik, cariyecilik vs ile ilgili bulgular patriarchal “ataerkil” kültürü yansıtan buluntulardı. Ataerkil kültürün ise ilk once çok ağır çöl ve açlık koşulları ile birlikte bu koşulların itkisi ile beraber göç baskısı altındaki Saharasya halkları arasında geliştiği saptamalardandı. En eski, orijinal, doğal davranış ve toplumsal örgütlenme şekli olan matrist “anaerkil” süreçler ise barışçıl koşullar olarak saptanıp karşıtı “ataerkil” kültürün davranış hareketleri ile de Saharasya Kuramında şu şekilde şematize edilmiştir.
Özellik
|
Ataerkil (kişilik zırhlı)
|
Anaerkil (kişilik zırhsız)
|
Bebekler, Çocuklar, Ergenler
|
Çocuklara gösterilen ilginin azlığı
|
Çocuklara daha fazla ilgi, düşkünlük
|
Çocuklara gösterilen maddi şefkatın azlığı
|
Daha fazla maddi şefkat
|
Bebekler travmatize edilmiş
|
Bebekler travmatize edilmemiş
|
Acı verici İnisiyasyon Törenleri
|
İnisiasyonlarda acının yokluğu
|
Ailenin baskınlığı
|
Çocuk demokrasisi
|
Tek cinsli çocuk evleri, veya askeri kamplar
|
Karma çocuk evleri
|
Cinsellik
|
Sınırlayıcı tavır
|
İzin verici tavır
|
Cinsel Organ Sakatlamaları
|
Cinsel Organ Sakatlamaları Yok
|
Bekaret tabusu var
|
Bekaret tabusu yok
|
Ergen cinselliği şiddetle yasaklanmış
|
Ergen cinselliğine izin verilmiş
|
Homoseksüel eğilimler ve ciddi derecede tabusu var
|
Homoseksüel eğilim ve tabusu yok
|
Ensest eğilim ve ciddi tabusu var
|
Ensest eğilim yok, tabusu yok
|
Cariyelik/fahişelik bulunabilir
|
Cariyelik/fahişelik yok
|
Kadın
|
Özgürlükte kısıtlamalar
|
Daha fazla özgürlük
|
Düşük konumda
|
Eşit Konum
|
Vajinal kan tabusu var
|
Vajinal kan tabusu yok
|
Kendi eşini seçemez
|
Kendi eşini seçebilir
|
İsteğe göre boşanamaz
|
İsteğe göre boşanabilir
|
Doğurganlığı erkekler kontrol eder
|
Doğurganlığı dişiler kontrol eder
|
Kültürel ve Ailevi Yapı
|
Otoriter
|
Demokratik
|
Hiyerarşik
|
Eşitlikçi
|
Atasoylu
|
Anasoylu
|
Evlilikten sonra erkeğin ailesi yanında yerleşme
|
Evlilikten sonra kadının ailesi yakınında yerleşme
|
Zorunlu hayat boyu tekeşlilik
|
Zorunlu tekeşlilik yok
|
Sıklıkla çokeşli
|
Nadiren çok eşli
|
Askeri yapı mevcut
|
Sürekli askerlik yok
|
Şiddet eğilimli, sadist
|
Şiddetten uzak
|
Din ve İnançlar
|
Erkek/baba yönelimli
|
Dişi/anne yönelimli
|
Zevkin önlenmesine söz konusu
|
Zevk isteniyor ve kurumsallaştırılıyor
|
İnhibisyon, doğa korkusu
|
Anlık, doğaya tapılıyor
|
Tam zamanlı dini uzmanlar var
|
Tam zamanlı dini uzman yok
|
Erkek şaman
|
Erkek ya da kadın şaman
|
Katı davranış kuralları
|
Katı davranış kuralları yok
|
Klinik, kültürlerarası ve tarihsel literatür araştırmalarında, yetişkin şiddetinin kaynağı olarak erken çocukluktaki travma ve cinsel baskıyı gösteren James DeMeo; doğal olarak ortaya çıkan sorunun bu travma-şiddet-baskı kültürünün ilk önce ne zaman ve hangi toplumlarda kültürün bir parçası haline geldiği sorusu ve bununla birlikte Patrizmin “Ataerkilliğin” insan doğasının bir parçası olmadığı bulgusudur.
DEVAM EDECEK..