Sıçrama tahtası

Dava ve adamlığı rafa kalktı ne yazık ki! Omurgalı sandığımız ve saydığımız yönetim kadrosundaki arifanlar bile ikbal kaygısıyla rüzgâra göre yön belirlemeye başladılar. “Halka hizmet, Hakka ibadettir" anlayışı gözardı edilip menfaat hesapları ön plana çıktı. Dün selamlaşmaktan kaçınanlar, aynı sokaktan geçmeyi ar sayanlar, bugün eleleye bırakın da kolkola kucak kucağalar neredeyse! 
Seçmenlerini insan yığını kabul eden zat-ı muhteremler rakiplerin bayrak ve flamaları altında arzı endam ederken yeni liderlerinin taktığı rozetlerin iliştiği ceketlerine sığmamaktadırlar adeta. Bu virajlar,  verkaçlar bir defaya mahsus olsa ya da sabitleşse neyse ama bakıyoruz ki adamlar dama taşı gibi. 

Partiler sıçrama tahtası 

Kendi başarısızlıklarını mensubu bulundukları siyasi partiye yıkıp yer bulacağı açılımlara kanat çırpıyorlar. Projeler-planlar-tasarılar akıntıya kapılan gemilere dönmüş vaziyette. Çünkü varacağı limanlar belirsiz. Bu demektir ki gemiler de önemsiz kaptanlar da! Yeter ki tayfalara yer bulunsun. İlkeli liderlerden devlet adamı çıkar. Bütün dünyanın örnek gösterdiği: Mustafa Kemal Atatürk gibi. Böyle liderlerin önderliğindekiler millet, yönetimindekilere de devlet denir. Kendini idareden yoksunlar sandalye aşkıyla yanıp tutuşup görevlere talipler.  Bu talebin ardında dost düşman fark etmiyor. Yeter ki kıçlarını koyacakları bir minder olsun. Aynı bukalemun gibi renk değiştiriyorlar. Gündöndü çiçeğine ya da kavını bırakan yılana benziyorlar. 
Bu bağlamda küçükken annemden yolunu kaybedenlerle ilgili masaldan bir paragraf aklıma düştü şimdi: “duman tüten yere mi yoksa ışık yanan eve mi varalım?" der konunun kahramanı.
Velhasıl çıkara dayalı düşünce, beklentili siyaset, dejenere olan partiler, yapmacık davranışları yaşam tarzı haline getirdi. Nezaketin yerini kıvırma/kırıtma alırken, hoşgörü sırıtmayla/azara teslim oldu.  "Merhaba" bile beklentisiz denilmiyor artık. Milletin değerleri hafife alınıp sırtını dayadığı temeller çatırdıyor. Rakipler birbirlerini aşağılayacağım diye çirkin cümle yarışındalar. Etkilenmemeleri için torunlarımızı ekranlardan uzak tutuyor ve onların adına biz utanıyoruz. 
Dar gelirliler yoksulluğa, dolayısıyla ölüme mahkûm edilirken, emeklinin hayat hakkı elinden alınıyor. Hali vakti yerinde olanlarla, yukarı katlarda dayısı bulunanların keyifleri gıcır tabii ki! 
Zaten ağababalarla, ağırabiler için toz/dumanlık hasat zamanı, kan/gözyaşı ise bağbozumudur. 
Terlemeden derleyenler, cüzdanın ağırlığından şikâyetçiler, bilmem ne kuşağıyım diyerek, muhkem mevkilerde gerinenler aynı minval üzere yanlarındaki şakşakçılarla gayet mutlu ve mesutlar. Nirengisiz araziler, adaletsiz teraziler köşe başı kurnazlarının elinde. 
Yine sandığa gideceğiz amma; Adalet Bitkin, İffet Yaralı, Sadakat Serkeş, Zarafet Bedbin, Asalet Yerde, Şeref Düşkün, hepsinden önemlisi SEVGİ Can çekişiyor. 
Uzun lafın kısası: “dönekler tüneklerde”. 

Yayın Tarihi
20.02.2019
Bu makale 1758 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!