Sağlıkta mehter yürüyüşü

                Özellikle hastanelerin acilleri hükümetin zorunlu pratisyen olarak bıraktığı hekimlere teslim edilmiş. Oysaki Tıp sıfır hata demektir, çünkü söz konusu insan sağlığıdır. Pratisyen hekimlerin başarılarını eleştirmiyorum, yanlış anlaşılmasın, hükümet bu sistemle onların yükünü arttırıyor, hepsini uzman olarak mezun etmenin yolunu ararsa eğer pratisyenlerin de yükü hafifleyecek, aynı Silahlı Kuvvetlerdeki gibi ast üst kalmayacaktır. Ayrıca onlar da memur zihniyetiyle hareket etmeyeceklerdir mutlaka!

                Yer: Olimpos Hastanesi:

                Yaklaşık iki yıl kadar oluyor sanırım, acildeyim:

                Uzun saçlı entel görünümlü doktor: eve gidemediğinden, uyamadığından, çocuklarını bir gündür görmediğinden, daha yemek bile yemediğinden, kendisinin ne koşullarda çalıştığından dem vuruyor, yakınıyor.  İyi de muhatabın hastane yönetimi bana niye çemkiriyorsun! Hasta şifa aramaya geliyor, dert dinlemeye değil! Ayrıca acillerde şu damar yolunu doğru dürüst açan bir sağlık personelini göstersinler, dişimi kırayım. “Eh ne kadar para, o kadar köfte demişler” halk ağzıyla.

                Hipokrat yeminine bağlı doktorlarımız başımızın tacı. Elbette ki tüm kurumlarda olduğu gibi çürük elmalar çıkacaktır, kurumu kötü gösteren insanlardır. Sağlık sözü ,dönüp dolaşıp emek karşılığı paraya geliyor. Hele özel hastanelerde ve özel poliklinik acillerinde- tıp merkezlerinde doktorlar bundan hayli payını alıyor. Fakat doktorluk öylesine ulvi bir meslektir ki söz konusu yaşamdır, candır. Hal böyle olunca hekim ne şartlarda çalışırsa çalışsın emeğinin karşılığını eksik alsa bile yani salt bu yüzden yeterince görevini yerine getirmeme gafletine düşemez, bu lükse sahip değildir! Hele Üniversite hastanelerinin elle tutulur yanı yok. Önceliği insan sağlığına değil de öğrenci eğitime veren bir kurumlardan ne beklenir ki! Annemi elbirliğiyle ahrete gönderdiler.

                Sağlık sistemi çökmüş, defteri temelli dürülmüştür. Ayrıca hekim olmak kendi seçimleriydi kimse gırtlaklarına basmadı. Evlerine gidip aile ortamında ayaklarını uzatıp televizyon karşısında çekirdek çitlesinler bence. İş fazla mesaiye gelince inşaat işçileriyle kıyaslansınlar ve onların yaşam standartlarını düşünsünler, daha mutlu olacaklar. Her yer ısıtıcılı kapalı yerde mi ekmek parası kazanmak isterler yoksa eksi bilmem kaç derece dondurucu soğuklarda ayazda, dışarıda mı, memleketlerinden yüzlerce kilometre uzakta mı? Şapkanızı önünüze koyun bizahmet. Şükredin, çünkü o garipler şükrettikleri için azarlanmak ve itilip kakılmak için çaresiz hastanelere geliyorlar. Ne güzel siz de onların bölgesel şiveleriyle kafa bulup eğleniyor, stres atıyorsunuz, daha ne istiyorsunuz tiyatro ayağınıza dek geliyor işte! Benzerlerini bir değil bin defa yaşadığımdan, yakınlarımın şikâyetlerinden yola çıkarak aktarıyorum.

                Yer: Şelale Tıp Merkezi; 

                24 Ocak 2016 Pazar. Acildeyim. İçerisi buza kesmiş tıklım tıklım bekleme salonu. Çocuklarının ağzını yüzünü sarmalamış anneler sanki sokakta gibi büzüşmüşler. Bankoya ilerliyorum personelin arkasında şu Ufo denilen ısıtıcıdan göze çarpıyor. Klimaya doğru yaklaşıyorum çalışmıyor. Nedenini soruyorum sürekli şartellerin attığı söyleniyor. Yüksek sesle homurdanmaya devam ediyorum. Bodrumdan başkaca ayaklı bir ısıtıcı getiriliyor, lütfen ama yetersiz.  Adım sesleniliyor, doktorun yanındayım. Bildik soru: “neyin var?’ “ şuyum var” deyip anlatıyorsunuz, adamlar hasta bakmaktan usanmışlar besbelli; “sinüsler dolu, göğse inmiş” deniyor bakınca ciğer görülüyor çünkü gerçi önce gözle ve elle bulgular saptanıyor tıpta. Enjeksiyon yapılacak yine soruyorum: “nedir ilaçlar?” öğrenmek hakkım. Cevaplanıyorum: “doktor ne yazdıysa onu işte”  “Anladım da ama ne diyorum?” zorla ağzından alıyorum: (Novalgine- Avil) Dünyada Novalgin kaldıralı yıllar olmuş sanırım bunların haberi yok hala ya da Türkiye Nüfus planlamasına katkı sağlayacaklar, bir kişi eksilse kârdır. Geçmişte İstanbul’da astım hastanesinde novalgine yüzünden ölümden dönmüştüm. Hadi benim aklım bir parça da olsa eriyor ya doktorun dediğini bilinçsizce uygulayanların hali? Ateşim yüksek diyorum bakılmıyor, ısrar ediyorum, dört tane olduğu söylenen ateş ölçerlerinden birisini zorla buluyorlar. İnat ettim. Pansuman odasındayım doktor tafralı. Arkasında başka bir hastayla içeri dalıyor; “çıkın dışarı!” diyor, çıkıp doktorun odasındaki sandalyeye ilişiyorum eğreti. Doktor yeniden odasına dönüyor,  bu defada muayene odasından çıkmamı söylüyor. Koltukaltımda koridorda ayakta dikilerek ateşimi ölçmeye uğraşıyorum.  

                Velhasıl Sağlık hizmeti veren kurumların asla bahaneleri olamaz! Sıra nöbetçi eczane bulmaya geliyor akşamın geç vakti. Koskoca bölgede nöbetçi eczane tek ve abartmıyorum yüzlerce kişi sırada.

                Gelelim daha çok onkoloji üzerine hizmet veren diğer Özel Hastaneye.

                Yer: MEDSTAR Yıldız.

                Serviste yatan Onkoloji hastasına dangalakça; “seni daha önce yoğun bakıma alacaktık ama birisi öldü, ancak sana sıra geldi” demek, bir gün sonra da: “aman sakın uyuma ha ölürsün!”diye uyarıda bulunmak hangi vicdana, hangi insanlığa sığar. Hasta psikolojisini özümsememiş personeli böylesi hassas servislerde görevlendirmemek lazım.Hasta kendisini kontrol edebilseydi eğer yoğun bakımda yatmazdı herhalde? Yoğun bakım gözlem demektir, sizin ne işiniz var orada o zaman!

                Dedim ya gidin başka ne iş yaparsanız yapın sağlık sektöründen uzak durun! Hangisini yazayım ki hangisini! Onkoloji servisine refakatçiden başkasını kabul etmeyen hastane yönetimi ne hikmetse öğle 11.30 ile 12.30 arası ikişer kişi değiştirerek içeriye en az elli kişi sokuyor. Buna hiç aklım ermedi doğrusu. İçeriden dışarıya dışarıdan içeriye mikrop taşınıyor, ayrıca hastane enfeksiyonu kaparak yaşamını yitiren kişiler azımsanmayacak kadar çok.

                 Öneriyorum; hadi devlet hastanelerini geçtim özel hastanelere bu uygulamayı gerçekleştirebilirler, zorunludurlar bir yerde. Ziyaretçileri ekrandan görüştürsünler. Teknoloji bu denli ilerlemişken hala ilkelliklere bağlı kalmak niye!

                Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesini daha önce kaleme aldığımdan ona yer vermiyorum, zira roman olur.  

Yayın Tarihi
26.01.2016
Bu makale 2251 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!