Pencereler

           Kaç pencereniz var dostlar? Benimkilerin salılarını bilmem olası değil. Durup durup bir yenileri açılıyor. Dün akşam  Hıdrellezdi. Taa çocukluğuma açılıverdi  pencereler.Gece kapının  yakın bir yerinde yakılan ateşin üstünden,sağlık ,mutluluk dileyerek ailecek atladığımız  zamanlara. Sonra , ısırganları   kopararak birbirimizin kollarına ,bacaklarına sürterek kaşındırdığımız zamanlara. Kağıtlara, evler çizerek, ufak keseciklere  koydukları gül fidanlarına bağlayarak bereket ve mülk dilenen zamanlara. Deniz kıyısında yaşayanlar da sabah erkenden kayıklarla, teknelerle açılarak minik  kağıtlara  yazdıkları dilekleri  katlayıp bükleyip  denizin dalgalarına atıverdikleri  anlara. Sanırım bu  kökleşmiş  adeti   halâ yaşayanlar vardır ülkemizde. İnançlıdır yurdum insanları. Beni sorarsanız , 6  mayıs 1972 den sonra bu eylemi gerçekleştiremiyorum.O üç aslan gibi gencin yok  edilişini sindiremediğimden Yürek pencerem    açılmıyor  Hıdrellezlerde. O devrim aşığı üç fidan geliyor   gözlerimin  önüne. Üç  yürek yakan efsane   delikanlı..  Deniz, Yusuf , Hüseyin. Üç sözcüğünü de hiç sevmiyorum. Her duyduğumda bir irkilme geliyor içime…

            Zaman zaman bu pencerelerimden gördüklerimi sizlerle paylaşmak isterim. Eşimle gittiğimiz Akdeniz’e bakan kıyıcıkta ne pencereler açılıyor bilemezsiniz. Şu  engin suların değişen renkleriyle koskocaman kâinatta bir  kepçe su olduğunu  görüyorum.Uzaydan çekilen dünyamızın resmini gördükten sonra böyle düşünmeye başladım. Gençliğimde,gelen giden gemilerle ruhum yolculuğa çıkardı. Şimdi hızlandım.Antalya dan kalkan her uçakla,dünyanın dört bir yanına havalanıyorum. Kendiminde bir toz zerresi olduğumu düşünürdüm İşler karıştı dostlar. Dünyamız o kadar küçükse kâinatımızda ,siz düşünün insan oğlunun ne kadar olabileceğini.

            Bir gerçek  var  ki , ne  kadar  acılar yaşasak  da , dünyaya gelebilmiş olmak  bir şans. Bilemiyorum   o  üç yağız  devrimci delikanlıyı  idam  cezasına  çarptırarak  darağacına gönderenler  halâ  hayattalar mı. Nasıl  uyuyabiliyorlar, hangi pencereler açılıyor ufuklarında.

Pencere  deyip geçmeyin . Çok  önemli . Ahşap pencereler, alüminyum pencereler, plastik pencereler . Sürgülüler, açılıp kapananlar , Her gün akşam güneş dağlarla vedalaşarak başka bir iklime doğduğunda  evimizin bir ön pencerelerinden kâinatımla konuşarak  merhabalaşırım.Yatarken de arka penceremden  tüm komşularıma iyi geceler diler,yarın yeni  günde sağlıkla ,esenlikle buluşmamızı dilerim.Bunlar elle tutulur , gözle görülür pencerelerim.Görünmeyenlerle zaman zaman  başımın  derde   girdiği de olur. Biri açılır örneğin ;başlar bir şarkı dinletmeye. Hem de Zeki   Müren’den. “ Gönül penceresinden, ansızın bakıp geçtin.Bir yangının külünü yeniden yakıp geçtin.Mademki son şarkımın kırık bir güftesiydin.Neden yarım bıraktın ,neden  bırakıp gittin ?  Bir yangının külünü yeniden yakıp gittin.” Görünürde bir aşk şarkısı ama bana  epey  zamandır  usumu işgal eden bir takıntımı hatırlatıyor. Öldükten  sonra  yakılarak . küllerimin akdenizle  buluşması  fantezisini.

İşte bendeki pencerelerin marifetlerinden örnekler. Daha  neler  var  neler. Gün gelir yine paylaşırız. Bu günlük bu kadar olsun.Sağlıcakla kalın efendim.

Yayın Tarihi
06.05.2015
Bu makale 1335 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!