YARINA YOLCULUK

Pazartesi'ne Kadar Kişisel Yas

Kasım ayının daha başında ikisi ve üçüne karşılık gelen perşembe ve cuma günü için şiir paylaşmak içimden gelmedi. Olup biten olaylar, gündelik siyaset, bitmek bilmeyen şehit haberleri şiirsel suskunluğa sebep oldu.

Biliyorum; sussam ben yanacağım, konuşsam mutlak başkasını kırarım.

Çok nadirdir şiirsiz kaldığım, şiirsiz gün geçirdiğim. Herkesin hayalidir "deniz manzaralı evde" yaşamayı. Benim "şiir manzaralı" hayatım var. Penceremi açınca şiir dolar ruhuma. Şiir teneffüs ederim. Zor anlarımda şiir benim için sarıldığım can simidimdir. Hasretimdir.

Kimi zaman Turgut Uyarı'ın "Göğe Bakma Durağı"nda beklerken, kimi zaman, kendimden kaynaklı olmayan başarısızlıklarımda Sabahattin Ali'nin dilinde "Başın Öne Eğilmesin, Aldırma Gönül Aldırma" diyerek yürürüm bir sonraki durağa. Rodrigonun gitar konçertosunun en sessiz yerinde Fadıl Çay'ın "Bir daha çocuk olsam, büyürsem şerefsizim" diyecek kadar çığlık atarım.

Şiirsiz kal(a)mam ama yoruldum. Yorulmamı da şiirle anlatırım elbet. Ama perşembeye ve cumaya sustum. Şiirsiz sustum. Ağlayanların acısını soludum.

Kurşun sesleri içinde, yani çatışmanın ortasında olduğumu hayal ettim. Nasıl bir duygu olduğunu anlamaya çalıştım, kurşunun bir bedeni delip geçmesini. Söz konusu olan vatan olunca ayyıldızlı bayrağı taşıma onurunun nasıl da yaşamak onurundan önde olduğunu bir kez daha anladım.

Sözden ok denilen acı sözü duymuştum. Koca Adam ismiyle bir şiir çıkmıştı içinden. Hatta söylemiştim bile. Kelimelerle yaralamış, yaralanmıştım. Ama mutlak kurşun yarası başkaydı. Kurşun sadece bedene değmiyordu. O bedeni doğurana, o bedene sarılana, o bedene tutunmuşa da değiyordu. Bir beden değildi ölen. Ateşin düştüğü yüreklerde ağıt olurken, bir öykü şehit oluyordu, bir şiir şehit oluyordu.

Dedim ya sustum. Şiire susmadım. Şiirle sustum. Ulusal yas ilan edilmedi sekiz yiğidin şiirleri susunca ama ben kişisel yas ilan ettim. Perşembeye, Cumaya, Cumartesiye, Pazara yas.

Pazartesiye mutlak güneş gene doğacak. Hayatta kalanlarımız görebilecek aydınlanmış günü. Geride bıraktığımız her acıyı; şiir yanımızda, türkü yanımıda, ağıt yanımızda yaşayacağız. Aslında Unutmak değil de hatırlamak istemeyeceğiz. Yoksa, Ermenek'teki kömür ocağında göçük altında kalıp, göçükteki yangını söndürmek için ocağa su basıldığında "Benim oğlum yüzme bilmezki nasıl yapacak" diye gözünden çığlıklar dökülen ananın sızısını, evindeki çocuklarına yemek almaya giden ve pazar yerinde itler tarafından şehit edilen iki yiğidin acısını, sömestirde sevdiklerine kavuşmak için elinde bavuluyla giden öğretmenlerimizin bakışlarını nasıl unuturuz. Unutmak ihanettir.

Yas tutuyorum. Yastayım. Kişisel Yas ilan ettim. Pazartesiye kadar.

Yayın Tarihi
04.11.2017
Bu makale 1971 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!