YARINA YOLCULUK

Matematik Bilen Simitçi

Bir zamanlar bir televizyon kanalında ana haberde Ankara’nın göbeğinde simitçilik yapan birinin hikayesini göstermişlerdi. İşletme eğitimi veren bir hoca olarak bizim yıllar süren eğitim dönemlerimiz içinde öğrencilere anlattığımız ve yapmalarını istediğimiz süreçlerin hepsini kendi geliştirdiği sistemle yapan simitçinin öyküsünü inanılmaz bir hayranlıkla izlemiştim o akşam.

Simitçi daha önce birçok işe girip çıkmış ama başarılı olamamış. Yaptığı ve başaramadığı işlerden başarısızlık sebeplerini yazmış ve karşılaştırmış. Yaptığı hatalardan kendi eksikliklerini görerek gelişme, yenileşme fırsatları yaratmaya işletme dilinde öğrenen organizasyonlar (learning organisation) diyoruz. Ama burada önemli olan bu simitçiye birilerinin bunu anlatmadığı, kendi kendine bu sistemi geliştirdiğidir.

Neyse fark etmiş ki simitçi, işlerinde matematik kullanmıyor. Hatta istatistik tutmuyor, veri biriktirmiyor. Geçmişle bu günü karşılaştırmıyor.

Hatta simitçiliğe ilk başladığında elinde simitler kalmış ve taş gibi simitleri satmak durumunda kalmış. Her zaman taze simit satabilmek için günlerce süren izlemelerden, gözlemlerden ve takiplerden sonra, günün hangi saatlerinde simidin daha çok satıldığını, puaçanın kimler tarafından alındığını saat kaçlarda daha fazla ürüne ihtiyaç olduğunu tuttuğu istatistik bilgilerle tespit etmiş.

Hatta kendince Belediyeden kiraladığı simit yerine koyduğu simit tezgahında halkla ilişkiler çalışması ve müşteri ilişkileri yönetimi dediğimiz uygulamaları da yapmış. Müşterilerine neden kendisinden simit, puaça aldıklarını, başka nelerin olması gerektiğini sormuş. Elde ettiği verileri de tezgahında ticari ürüne dönüştürmüş. Hatta Tezgahın camına bazı istatistik bilgiler de yazmış. Bir gün önce kaç simit sattığına dair, kaç erkek, kaç bayan müşterinin kendisinden alış-veriş yaptığına dair birçok bilgi.

Diyor ki matematik bilen simitçi; tezgahı ilk aldığı günlerde ortalama günde 150 simit satarken geliştirdiği stratejilerle şimdi günde ortalama 350 simit, 300 puaça, 200 peynir satar hale gelmiş. Hatta çok uzak mahallelerden müşterileri olmuş. Hatta artık müşterilerine isimleriyle hitap etmeye başlamış. Müşterilerde ona isimleriyle hitap etmeye başlamış.

Tabi bu öyküden çıkarılması gereken çok ders var. Bugün birçok işletme sahibinin, işletme mezununun peşinde koştuğu stratejistlerin söylediği sözü Ankara’da Kızılay’da kendi öngörüleriyle geliştirmiş. Diyor ki simitçi “farklılaşmak lazım. Eğer farklılaşmazsam, benim başka simitçilerden farkım olmazsa, neden benden alsınlar? Ben insanlara simit ederinden yada simit değerinden daha fazla fayda yaratmalıyım. Güler yüz, tatlı dil, isimle hitap, kişilerin değerli olduğunu hissettirme onları bir sonraki gün de bana gelmeye teşvik edecektir” diyor. Bir de en önemlisi raporlar tutuyor, istatistikler çıkarıyor.

Sonuçta matematik bilen simitçi, hayatın, işletmeciliğin sırrını çözmüş durumda. Matematik ilmini işime kattım diyor. Aslında onun demek istediği; bilimi, bilimselliği, rasyonelliği, aklı işe dahil etmek.

İşi kurallarına göre yaparsanız başarılı olursunuz. Sonuçta simitte satsanız, altında satsanız, işiniz aklı ve bilimi işinize dahil etmenizden, kişilere ve olaylara duygusal davranmamanızdan geçmekte.

Yani işin özü simitçiyi tebrik ediyorum. Akıllık olmak başka bir şey.

 

Yayın Tarihi
28.04.2009
Bu makale 11921 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!