Marinacalık Üzerine

TAYK’ın Şubat ayı Yelkenci Yemeği’nin konuğu 30 yıldır marinacılıkla uğraşan Erbil Töre idi…

Türkiye’de marinacılığın oluşumu, gelişmesi için yapılan çalışmalar, marinacılığın karşısındaki engeller, uygulanan fiyat politikalarıTöre, bu konudaki deneyimlerini konuklarla paylaştı. Bu arada İSPARK’ın marinalarına da değindi.



Yatçılık alanındaki gelişmelerle birlikte son yıllarda ciddi bir “bağlama yeri” sıkıntısı yaşanıyor… Marina, yat limanı gibi kavramlar tartışılıyor, mevcut marinaların uyguladığı yüksek fiyat politikası yatçıların canını yakan unsurlarda başı çekiyor…

Dolayısıyla marinacılık, özellikle “amatör denizci” olarak tanımlanan kitle için son yıllarda gündemden ve dillerden düşmeyen bir konu.

Bu “sıcak” gündem konusunda konuşma yapmak üzere TAYK, Aylık Yelkenci Yemeği’ne yetkin bir ismi, Erbil Töre’yi konuşmacı konuk olarak davet etti.

TÜRKİYE’DEKİ TEK İSİM

İnşaat Mühendisi olan ancak bugün pek çok alanda danışmanlık hizmeti veren Erbil Töre, 30 yıldır marinacılık konusunda kafa yoruyor. Kendinden söz ederken, “Bu konuda Türkiye’de tek kişiyim, benden başkası yok” diyor.

Kuruluş yıllarında o zamanki adı ile AYK’ta Komodorluk ve Viskomodorluk görevlerinde bulunan Töre Türkiye’nin ilk özel sektör marinaları ile birlikte kendini bu alanın içinde bulmuş bir isim. Hatta 1995 yılında oluşturulan bir grupla Hopa’dan İskenderun’a kadar olan tüm kıyılarımızı incelemiş, 20 yıllık bir perspektif içinde yaptıkları değerlendirmede bağlama yeri kapasitesinin 23 bin olması gerektiğini ortaya koymuş. Bugün ulaşılan kapasite 12 bin

 

İLK ÇALIŞMALAR 1978’DE BAŞLADI

Marinacılık konusunda dolu dolu bilgi içeren Erbil Töre, konuşmasına dönemin Kültür Bakanı Barlas Küntay’dan gelen bir telefon görüşmesi ile başladı:

1978’de Turizm Bakanı Barlas Küntay, Açıkdeniz Yarış Kulübü üzerinden bana ulaştı. Türkiye’de yat turizmini geliştirmek istiyordu. ‘Bana yardımcı olur musunuz?’ dedi. Ankara’ya gittik. Turizmi Teşvik Yasası kapsamında ‘Yat Turizmi’ diye bir bölüm eklenecekti. Yunanistan’da uygulanan ‘Yatçılık Teşvik Kanunu’nu getirttik, tercüme ettik, Türkiye şartlarına uygun hale getirdik ve 1980 yılında yürürlüğe girdi. Ondan sonra ‘yat’ ve ‘yatçılık’ lafı Türkiye’de yayıldı.”

 

TÜRKİYE’NİN İLK MARİNALARI

Bu gelişmeler yaşanırken Türkiye’de TURBAN tarafından yapılan üç marina olduğunu söyleyen Erbil Töre şöyle devam etti:

Turizm Bankası diye anılan TURBAN'ın yatırımını üstlendiği marinalardan biri Kuşadası, biri Bodrum, diğeri de Kemer1960’lı yılların sonlarından itibaren yalan yanlış bu üç marina yapıldı.

1980 senesinin sonuna kadar bu marinalar tek tük görülen tekneler dışında bomboş kaldı. İlk defa 1980 senesinde, ihtilalden (12 Eylül) önce bizim Açıkdeniz Yarış Kulübü ile Yunan Açıkdeniz Yarış Kulübü’nün müştereken düzenledikleri bir yat yarışı vesilesiyle İstanbul-Kuşadası-Pire rotasında bir yarış yapıldı.

11 tane Türk teknesi vardı o yarışa katılan. Onun dışında gene bir o kadar Yunan teknesi geldi . 40 kusur tekne katıldı bu yarışa. Bunlar İstanbul-Kuşadası ayağını bitirdiği zaman Kuşadası Marinası’na bağlandılar. Oraya gelen gazeteciler de böylece Kuşadası Marina'yı  görüp bunu gazete sayfalarına taşıdılar. Yelkenli tekneler, bir sürü yelken direği etkilemişti onları… Kuşadası Yat Limanı, bir ‘Yat Limanı’ olduğunu ilk defa o vesileyle anladı.

 

 

 

DÜNYADA MARİNACILIĞIN TARİHİ

Türkiye’de durum böyle iken, yurt dışında ‘marinacılık’ kavramı nasıl gelişti? Oralarda “bu iş’ ne kadar eskiye dayanıyor? Batılı ülkelerin bu konudaki deneyimi ne?

Töre, bu konuda da şunları söyledi:

“Marinaların tarihi çok eski değildir. Geçtiğimiz asrın yarısı kavga-dövüş harplerle geçti. 1. Dünya Savaşı, 2. Dünya Savaşı, Kurtuluş Savaşı… Özellikle 2. Dünya Savaşı, Amerika'yı da Avrupa'yı da içine aldı. Bu savaş bittiği zaman yüzyılın ortasına gelmiştik. 1950'lerden itibaren bütün dünya ekonomik açıdan toparlanmaya, refah seviyesi yükselmeye başladı. Buna paralel olarak yat, yani denize dönük eğlence, dinlence ve spor amaçlı tekneler üretilmeye başlandı ve bu teknelere de talep gittikçe artmaya başladı.

O zamana kadar marina yok muydu? Elbette vardı ama adı ‘marina’ değil 'liman’dı… Her yerde ticari teknelerin barındıkları limanlar vardı. Bağlama dışında hiçbir hizmet vermezlerdi.

 

DÜNYADA İLK “PORT CANTO”, TÜRKİYE’DE İLK “ATAKÖY”

‘Marina’ lafına uygun ilk yapı Fransa'da 1960 senesinde ‘Port Canto’ adıyla yapıldı. Ondan sonra özellikle Batı Akdeniz'de marinaların sayısı hızla artmaya başladı.

Türkiye'de de 1980 sonrası mevcut Kuşadası, Bodrum ve Kemer’e ilaveten özel yatırımcıların da katılımıyla önce Ataköy yapıldı. Ben orada dizayn ve proje safhasında değil de Yönetim Kurulu üyesi olarak hizmet verdim. Onlar biliyorsunuz Emlakbank'la Vakıfbank'ın birleşerek kurdukları bir şirket. Yönetim Kurulu'nda 3 tane Emlakbank'çı 3 tane Vakıfbank’çı, 6 bankacı ve bir de ben vardım. Bütün kararlara itiraz şerhi koyunca beni bir yıl orada idare ettiler sonra kovdular.


DÜNYADA BU İŞİN LİTERATÜRÜ YOK

Barlas beyle (Barlas Küntay) 1978'de çalışmaya başladığımız sıralarda dünyada marinacılık konusunda literatür olmadığını gördük. Herkes kendi mühendislik becerisini ortaya koyarak bir şeyler yapıyordu.

O günlerde İngiltere'de Kent Üniversitesi’nde marinalar üzerine iki haftalık bir seminer yapıldı. Ben kalktım oraya gittim. Dünyanın çeşitli ülkelerinden gelen teknik adamlarla, marina inşa edenlerin deneyimlerini paylaşarak enteresan bir başlangıç yaptık.

Ondan sonra İngiltere bu işe sahip çıktı. Oradaki bir enstitü her sene dünyanın çeşitli ülkelerinden uzmanları ve tecrübe sahibi yöneticilerle, yatırımcıları davet edip 3-4 günlük seminerler yapmaya başladı.

Seminer öncesi herkes buraya bir "sunum" gönderiyor, ardından bu orada tartışılıyordu. Daha sonra bu makaleler derlenip kitap haline getiriliyordu. Bu kitaplar ‘marinacılık’ konusundaki ilk referansları oluşturmaya başladı.”

 

YAT TURİZMİ MASTER PLANI HAZIRLANIYOR

Türkiye'de Ataköy'den sonra devreye giren Marmaris'teki Netsel Marina, Erbil Töre’nin edindiği deneyimleri yansıttığı bir “ustalık” eseri adeta... Proje aşamasından sonuna kadar tüm safhalarında görev almış…

Marmaris Netsel’i hizmete açtığımız gün tam kapasite doluluk oranına ulaşmıştık. Ondan sonra bu marina yatırımları yavaş yavaş Türkiye'de çoğalmaya başladı ve bugünkü duruma geldik” diyen Töre şöyle devam etti:

“Bugünkü duruma gelmeden önce 1995’te Turizm Bakanlığı önemli bir çıkış yaptı ve ‘Yat Turizmi Master Planı’ hazırlamaya başladı. Bunun için aralarında mühendisler, ekonomistler, kıyı ve liman mühendisliği ana bilim dallarından öğretim üyeleri, ODTÜ’den hocaların da bulunduğu 15 kişilik bir grup oluşturduk. 1.5 yıl boyunca Hopa'dan İskenderun'a kadar bütün kıyılarımızı dolaşıp bir durum tespiti yaptık.


TÜRKİYE’NİN İHTİYACI 23 BİN OLARAK BELİRLENDİ

1995’te Türkiye'deki marina bağlama kapasitesi 5 bin idi. Sonra ileriye yönelik 20 yıllık bir perspektifte Türkiye’nin buradan nereye gideceğini, yatçılık olayının nereye kadar gelişebileceğini, yabancı bayraklı yatların Türkiye'ye karşı olan ilgilerini de göz önüne alarak bir değerlendirme yaptık.

Türkiye'yi 7 yatçılık bölgesine ayırmış ve bu bölgelere de öncelik sırası vermiştik. Birinci öncelik, yoğunluğun fazlaca gözlendiği Çeşme ile Marmaris arasındaki bölgeydi.

Hesaplarımız, Türkiye'nin 20 yıllık perspektif içinde bağlama yeri ihtiyacının 23 bin adet olacağını gösteriyordu. Bunları birinci öncelikli bölgenin dışına çıkarmak ve yoğunluğun diğer bölgelere  dağılması için planlamalar yaptık ve marina yapılabilecek kıyıları belirledik. Buralardaki arazi mülkiyetlerini inceledik ve hazine arazilerinin fazla olduğu bölgeleri önerdik.

İhtiyaç, 23 bin bağlama yeri… 5 bin mevcut, 18 bin ilave edilmesi gerekiyordu. Bir marinanın ekonomik açıdan verimli olabilmesi için ortalama 450-500 teknelik bir kapasiteye sahip olması lazım. Bu da 1995 ile 2015 yılları arasında 36 tane yeni marina yapılacağı anlamına geliyordu.”


1.5 YILLIK KAPSAMLI ARAŞTIRMA “ÇÖP” OLDU

Bu uzun süreli çalışmanın sonunda 8 ciltte toplanan raporu grup Turizm Bakanlığı’na teslim etti.  Bundan sonra ne mi oldu? Erbil Töre’den dinlemeye devam ediyoruz:

Koalisyon Hükümeti dönemi… Bakanlıklar, Koalisyon Hükümeti arasında paylaştırılıyor. Çiller'in partisi DYP, Turizm Bakanlığı'nı alamadı. Ona Ulaştırma Bakanlığı'nı verdiler. Ardından ‘Yat Turizmi’, Turizm Bakanlığı'ndan alındı Ulaştırma Bakanlığı'na verildi. Bizim Master Plan da Turizm Bakanlığı'nın raflarına kondu ve 8 ciltlik raporun bu güne kadar kapağı bile açılmadı.

Bugüne baktığımızda karşımıza şöyle bir tablo çıkıyor:

Türkiye'de elektriği ve suyu olan iskeleler de dahil olmak üzere toplam bağlama kapasitesi  12 bin… Karada da toplam 5 bin 700 teknelik park yeri var.

2011’deyiz... 4 sene sonra bizim limit bitecek ve sayının 18 bin'e ulaşması lazım... Yapılan bir şeyler var da yeterli mi? Olmadığını görüyoruz. Marinaların büyük çoğunluğu yüksek doluluk oranlarıyla çalışıyor. Marina bağlama ücretleri de aldı başını gitti. Önce fiyatlar dolar üzerindendi, sonra Euro'ya döndü. Teknenin eni ile boyunu çarpıp bir hesap çıkarıyorlar.. Neredeyse 2-3 sene sonra tekne ile aynı fiyata çıkıyor. Hani ‘al kardeşim anahtarı sende kalsın’ denecek bir hale geldi.


İSPANYA, FRANSA, İTALYA LİDER

Akdeniz'de kesin olmamakla birlikte 800 bin yat olduğu tahmin ediliyor. Yaklaşık 500 bin adet de bağlama yeri var. Bunların yüzde 91'i İspanya, Fransa, İtalya’nın tasarrufunda.

İtalya'dan çıktıktan sonra sırada Hırvatistan var, ondan sonra Yunanistan geliyor. Ancak Yunanistan, marina kapasitesi bakımından en geri ülkelerden biri. Şimdiye kadar Avrupa Birliği'nin Yunanistan'a sağladığı hibe kredilerle onlar da bir sürü marinalar yapmaya başladılar. Yine de Yunanistan bu konuda pek adı geçen bir ülke değil. Türkiye’nin ise Akdeniz çanağı içindeki payı çok küçük.

 

DÜNYADAKİ 3 YATÇILIK BÖLGESİ

Dünyada üç tane yatçılık bölgesi var. Bunlardan biri Avustralya-Yeni Zelanda. Onlar bizim tamamen ilgimiz ve bilgimiz dışında. Kendi içlerinde marinaları var, yatları var. Dünyanın en iyi denizcileri orada, bütün yarışlarda yer alıyorlar. Dünya turu yarışlarında görüyorsunuz. Onlar tamamen ayrı bir alan.

İkinci büyük pazar Amerika. O da bizim ilgi alanımız dışında. Bizi ilgilendiren Avrupa ve Akdeniz çanağını kapsayan üçüncü bölge.  

Dünyanın en iyi yatçılık bölgesi olarak Karaip Adaları anılır. Kötüleyecek değilim ama Karaip Adaları artık aşırı yoğunluk altında ve kirlenmenin başladığı bir bölge. İklim açısından bakıldığında da çok sıcak.


TÜRKİYE NEDEN ÖNEMLİ?

Türkiye kıyıları ise iklimi açısından dünyayı gezmiş, görmüş yatçıların fazlasıyla tercih ettiği bir bölge. Sezon nerede ise 12 ay… Hadi onu bırakalım, 7 ay denizlerde rahatlıkla dolaşabiliyoruz.

En önemlisi bizde kasırga mevsimi yok. En güçlü rüzgarlarımız 6-7 kuvvetinde. Dolayısıyla iklim açısından yat turizmine fevkalade müsait bir bölge. Bu yüzden marinacılık alanında  bizim çok ilerde olmamız lazım.

Eğer 15 sene önce hazırlayıp da rafa kaldırılan, hasır altı edilen raporumuzun gereğini yapmış olsaydık çok yol kat etmiş ve Akdeniz pastasından büyük pay almış olacaktık.


MARİNACILIĞIN TIKANMA NOKTALARI

Bir yere gidiyoruz ama çok yavaş gidiyoruz. Marina sayısı artacak ama buna en büyük engel bürokrasi. Bir marina izni almak için 8 bakanlık dolaşıyorsunuz, hiçbir bakanlığın diğeri ile bir koordinasyonu yok. Hepsi "ben en önemliyim" diyor.

Bakanlıkları aştıktan sonra bitmiyor,  sırada Genelkurmay Başkanlığı var. Genelkurmay'ın da onayını almak zorundasınız.

Bu konuda ilginç bir örnek; 

Antalya ticari limanının bitişiğinde bir araziyi Ulaştırma Bakanlığı marina arazisi diye ihaleye çıkardı. Herkes olur verdi. Son olarak Genelkurmay'a gidildi. 3 ay sonra "siz şaka mı yapıyorsunuz?" gibi bir cevap geldi.  

Genelkurmay, "Sizin marina yapacağınız yerin altından benim NATO akaryakıt boru hattım geçiyor. Size orada çivi çaktırmam" dedi, konu kapandı.

 

14 YIL SÜREN BİR BÜROKRASİ MARATONU

Başka bir örnek; Yine Ulaştırma Bakanlığı, Dalaman'ı ihaleye çıkardı. Yatırımcılar şartnameleri aldılar, teklif verdiler ancak orası da Caretta'ların yeri çıkınca bir şey yapılamadı.

Bir diğer çarpıcı örnek de Ambarlı’da, Polonyalıların yaptığı MarineCity projesinde yaşandı. 1997’de gelen bu projeyi 98'de tamamladım. Onlar da marina yapabilme aşamasındaki izin alma sürecini başlattılar. Bu süreç 10 sene sürdü. ÇET raporları alındı, proje onaylandı ve 2007'de inşaat başladı.

Ana mendirek bitti, sıra lodosu tutan tali mendirek yapımına gelince “dur" dediler. Bu tali mendirek için de ÇET raporu isteniyordu. Bir projede ÇET raporu tümüyle geçerlidir ama kabul edilmedi. Tali mendirek için 2010'un Şubat ayında müracaat edildi. Şu sıralar bakanlıkta imza bekliyor. Eğer o imza da gelirse bunlar tam 13 sene sonra marinayı yaza değil ama önümüzdeki sonbahara yetiştirebilecekler.”


MARİNA ÜCRETLERİ AVRUPA’DAN PAHALI

Erbil Töre, Türkiye'deki marina ücretlerini de çok pahalı bulduğunu belirtiyor. Zaman zaman Batı Akdeniz'deki marina ücretleri ile yaptıkları karşılaştırmada bunu gördüklerini söyleyen Töre’nin görüşü şöyle:

“Özellikle İstanbul marinaları, yani Kalamış ve Ataköy birçok Avrupa marinalarından daha pahalı. Fakat ben bunu marina yatırımlarını rantabl kılmak için hesap sonunda ortaya çıkan bir ücret olduğuna inanmıyorum.

Doğru bir işletme ile marinalar her zaman kar eder. Çünkü oteller gibi emek yoğun bir işletme değildir. Kaba bir hesapla, otellerde cironun yüzde 70'i gider, yüzde 30'u brüt kardır. Oysa  marinalarda bunun tersi söz konusudur. Yüzde 30 gider, yüzde 70 brüt kardır.

Bu gizli bir bilgi değildir. Netsel inşa edileli 20 sene oldu. 1991’de açıldığı zaman yatırımcıların cebinden çıkan para 10 milyon doların altındaydı. Zira o marinanın büyük bir kısmı  ‘Kaynak Kullanımı Destekleme Primi’ diye hibe olarak Turizm Bankası'ndan alınan fonlarla yapıldı.

3 sene sonra yatırımcıların ödediği para tamamen geri döndü. Marina açıldığı gün yüzde 100 doluydu. Ondan sonra her sene ciddi oranda da temettü dağıtıldı. Marina bu olmalı.”

BAŞBAKAN, İSTANBUL’A 10 TANE MARİNA İSTEDİ

Şu sıralarda Özelleştirme İdaresi Başkanlığı için Mersin Taşucu’ndaki SEKA Kağıt Fabrikası Limanı’nın “Yat Limanı”na dönüştürülmesi projesi üzerinde çalıştığını söyleyen Erbil Töre, konuklardan gelen sorular üzerine konuyu İSPARK’ın marinacılık çalışmalarına getirdi.

Marina yapmak için önce fiziksel şartların uygunluğunu gözetmek gerektiğini vurgulayan Töre, “Hiçbir zaman okyanusta marina yapamazsınız, bu mümkün değil” diye başladığı sözlerinin devamını şöyle getirdi:

İSPARK’ın marinacılığa hazırlanması, Başbakan'ın İstanbul'daki kıyı belediyelerine verdiği ‘10 tane marina yapacaksınız’ talimatından sonra ortaya çıkan bir olay.

Biz Açıkdeniz Yarış Kulübü olarak 1970'lerde Bebek’teki korsanlık olayına son vermek için koy sığlığına bir marina projesi hazırladık. Bina yapmama koşuluyla izinleri de aldık. Kazıklarını çaktık, bir sürü para harcadık ama birden o konu kapatıldı ve Bebek Koyu hala korsanların elinde.”


BEBEK’TE 7.5 MİLYAR LİRA DENİZE GÖMÜLDÜ

Konuşmanın bu bölümünde söz alan TAYK Genel Müdürü Cahit Üren, “İhaleye çıktık, projemiz tasdik edildi, inşaat başladı, 7.5 milyar lira masraf etmiştik. Ondan sonra Hasan Pulur Milliyet’te bir yazı yazdı, Erdal İnönü siyasi bir manevrayla konuya renk kattı, Vuslat hanım (Vuslat Doğan Sabancı) bizi Kenan Evren'e şikayet etti. Sonunda ‘bırakın’ dediler. Harcadığımız 7.5 milyar lira da çöp oldu” diyerek konunun ayrıntılarını aktardı.

Cahit Üren’in açıklamasının ardından Erbil Töre sözlerine devam etti:

İstanbul Boğazı'nda İstinye Koyu ve Tarabya Koyu dışında marina yapılmaya müsait yer yok. Boğaz’ın Anadolu kıyıları uygun değil. Marinanın kara alanına ihtiyacı vardır. Kara alanı bulunmayan yer marina olamaz. Karşı kıyılarda böyle bir yer yok. İstinye en uygunu. Çünkü Türk Denizcilik İşletmeleri’nin tersane olarak kullandığı 40 dönümlük bir alan var orada.

İstinye ile ilgili biz de bir proje yapmıştık zamanında. Arkadan gelen derenin ıslah projelerini de düşünmüştük. Ama her yerden ‘hayır’ cevabı gelince vaz geçtik. Şimdi İSPARK'a dediler ki, ‘10 tane marina yapın'… Böylece İstinye ve Tarabya yeniden gündeme geldi. İSPARK otopark şirketi.  Otopark şirketine ‘marina yapın’ diye talimat geliyor, onlar da herhalde danışmanlık alacaklar…  Ama bu proje gerçekleştiğinde İstinye ve Tarabya’yı korsandan koruyacak.”

MARİN TURK VE KOÇ’UN YALOVA MARİNASI

İstanbul’daki diğer marinaları da değerlendiren Erbil Töre, Pendik’teki MarinTurk’un biraz uzak olmakla birlikte “menzil içinde” bulunduğunu belirtti. Karayolu bağlantısı olduğu sürece İstanbul’da “uzaklık” kavramının fazlaca önemli olmadığını vurgulayan Töre, “Otomobiline bindiği zaman 1 saat yerine 1.5 saat gitmeyi herkes göze alabilir” dedi.

Ne var ki Koç’un Yalova’daki marinasının “yer” açısından uygun bir seçim olmadığını ifade etti. “Teknemi Yalova’ya götürdüm, ondan sonra feribota bineceğim, tekneye binmek için yine feribotla Yalova'ya gideceğim” diyen Töre konuşmasını “Orası İstanbul değil” diyerek tamamladı.

 

Değerli Denizci dostlar bu yazıyı okuduğumda gözlerimin  önünden  yıllar  zaman  şeridi  gibi geldi geçti.

 1984 yılından beri bu sektörün içinde biri olarak  Eski Turizm Bakanı Barlas Küntay  ve Net Holding  Yönetim Kurulu Başkanı Besim Tubik  Kaleiçi nde  komşum olan  Bazaar  54 Halı Mağazasına girer   Barlas Küntay da benim iş yerimize gelir  ve sohbet ederdik  .  Barlas Küntay ın bir sözü aklıma geldi. ” Genç sabret bu marinacılık  ilerleyecek ,  ne kadar çok marina açılırsa sizin işlerinizde o kadar gelişecektir. “ derdi. Ve moralimiz  düzelsin diye iş yerimden alışveriş  yapardı  .  Ben hala sabretmeye devam ediyor  ve her sene Turizm Patlayacak diye bekliyorum .  Barlas   Küntay  ı rahmetle ve saygıyla anıyorum ruhu şad olsun. Turk sail yazarı Sn Serdar Bapoğlu nun yazısını ve Sn Erbil Töre nin görüşlerini düşüncelerini  bilgi sahibi olmamız  ve sektörümüz için değerli bir kaynak olarak görüyor  ve emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.

Pruvanız  Neta   Rüzgarınız Kolayına Olsun.

Saygılarımla

Kaynak: Türk Sail  / Serdar Bapoğlu

Yayın Tarihi
09.04.2011
Bu makale 17479 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!