Koltuk söyleşileri (2)

Geçtiğimiz hafta yayınlanan makalede mevki ve makamlar gelip geçici olduğu asıl önemli olan, kişinin bu mevki ve makamı işgal ettiği sürece, burada yapmış olduğu uygulama ve icraatların amacına uygun olması gerektiğinden bahsetmiştim. Bu koltukta oturan kişinin kendisini iş manasında her konuda hazır hissetmesi, ileride hesabına veremeyecek oranda büyük hatalar yapmasını önleyeceği bir gerçektir.   

Türk iş hayatında büyük oranda hissedilen sistemsizlik kirliliği, mevki ve makamlarda oturanların işlerini kolaylaştırmada ayrı konu. İşte bende bu sistemsizlik içinde işimi en doğru şekilde yapabilmek adına koltuğumla söyleşi yapma kararı almıştım.

 

Hatırlayacaksınız, koltuğu karşıma aldım ve sormaya başladım…

'Anlat bana, kimsin sen?' diyerek ilk sorumu yönelttim ona.

'Ne duymak istiyorsun?', diyerek soruya soru ile cevap verdi.

 

CB:

‘ Sen bir araç mısın, yoksa amaç mı? ‘

KOLTUK:

‘ Senin ne yapmak istediğine bağlı, bu makamı iş üretmek için mi yoksa kendine çıkar sağlamak için işgal edeceksin?’

CB:

‘ Benim amacım bugüne kadar öğrendiklerimin üstüne daha fazla tecrübe edinmek ve bunları çalışma arkadaşlarım ile paylaşmak’

KOLTUK:

‘Yani?’

CB:
‘Yani, çalışmak, iş üretmek ve mesleğimde hedeflerim doğrultusunda yükselmek.’

KOLTUK:

‘Amacın ciddi yani?’

CB:
‘ Evet, ben bu makamı boş yere meşgul etmeye gelmedim. Hedeflerim var ve bu yolda kendimi geliştirip mesleğim ve kişiliğim ile sektöre katkılar sağlamak istiyorum.’

KOLTUK:

‘ Haydi, hayırlısı.’

CB:
‘ Bana neler tavsiye edeceksin?’

KOLTUK:
‘Hiçbir şey!’

CB:

‘Bak, ben seni zorla istemedim, seni bana layık gördüler.’

KOLTUK:
‘Senden önce çok talibim oldu, ama vermediler. Demek senin bu görev için hazır olduğunu anlamışlardır.’

CB:
‘Nasıl?’

KOLTUK:

‘Zaman her şeyi doğru gösteren en iyi aynadır.’

CB:
‘ Peki bundan sonra neler olacak?’

KOLTUK:
‘İşin zor, çünkü bu uğurda sen çok eleştiri alacaksın. Yaptığın her doğru çoğu insan için yanlış olacak. Şirketin beklenenden fazla kar etse bile, sana kâğıt üstünde hep zarar etmiş muamelesi yapacaklardır. Bu görevi isteyip de elde edemeyenler sana cephe alacak. Arkandan kuyunu kazacaklar. Sırtını döndüğün anda hançeri saplayacaklar.’

CB:
‘Bir nevi soğuk savaş yani?’

KOLTUK:
‘Bekle ve gör’

CB:
‘Peki madem bu kadar zor, niçin herkesin gözü sende? Bulunmaz bir nevi Hint kumaşı gibisin sanki?’

KOLTUK:

’Dedim ya, amaç mı yoksa araç mı? Biraz düşün bence. İşin detayı burada saklı dostum’

CB:
‘Halen kafamdaki soruları tam olarak cevaplamış değilsin’

KOLTUK:
‘Her şeyin cevabını zamanla sen kendin bulacaksın. Tamam, anladım, senden kurtuluş yok. Bak sana anlatayım o zaman. Dikkat ile dinle beni…

Öncelikle dürüst olacaksın. Çalışkan olacaksın. Kimseden kimseye laf götürüp getirmeyeceksin. Demokrat olacaksın, çalışma arkadaşlarına karşı zulüm ve baskı Uygulamayacaksın. İşveren ve çalışanlar arasında köprü olacaksın. Her iki tarafın hak ve hukuklarına sahip çıkacaksın. Tecrübe ve bilgilerini başkalarına aktaracak ile paylaşacaksın. Gençleri eğitecek ve mesleği sevmelerini sağlayacaksın. Şirketin hak ve hukuklarını doğru olarak sonuna kadar savunacaksın. Kendini sürekli geliştirecek ve bilgi ile donanacaksın. Bilgi ve tecrüben sayesinde güçlü olacak ve zorluluklara karşı mücadele vereceksin. Bir amir olarak sorumluluk alacaksın. Kesinlikle bundan kaçmayacaksın. Tamamen bilgi ile donanmış; cahilini, okumuşunu herkesi bilgi ve tecrübenle kucaklayacaksın. Bilgi,  tecrübe ve kişiliğin sayesinde her türlü zorluğa ve kötülüğe karşı galip geleceksin. Kişiliğin, sevecenliğin, insanlığın ile herkesin sana saygı duymasını sağlayacaksın. Bu saygıyı senin makamının ötesinde, kişiliğine gösterilmesini sağlayacaksın. Asla ve asla makam ve unvanını ön plana çıkarmayacak, kendi bilgi ve tecrübenle bu makama layık olduğunu ispatlayacaksın. Benim ismimi kesinlikle kullanmayacak ve gövde gösterisi yapmayacaksın. Hiçbir olay karşısında arkama saklanmayacaksın. Zaman zaman yaptığın hataları açıkça kabul edecek mazeret üretmeyeceksin.

Hatalardan ders alıp onları bir daha tekrar etmeyeceksin. Kimseye küçük görmeyeceksin, herkese eşit mesafede yaklaşacak ve buna göre davranacaksın. Verdiğin sözleri tutacaksın.

Yerine getiremeyeceğin vaatlerde bulunmayacaksın. Kibar, nazik ve anlayışlı olacaksın. İşyerini iyi bir şekilde usulüne uygun olarak temsil edeceksin. Kılık ve kıyafetin ile her zaman temiz ve bakımlı olacaksın. Bu koltuğu işgal ettiğin sürece sadece klasik bir Yönetici olmayacak, hedefleri olan bir gibi lider davranacaksın. Bu söylediklerimi uyguladığın zaman, inan hiçbir güç seni yıkamaz.

Bunu asla unutma. Bu sana ilk ve son nasihatim. Artık beni yalnız bırak ve bir daha kesinlikle bana bu konularda soru sorma.’

 

Bu sözler kafamı karıştırmıştı ancak her birinde doğruluk yapıyı çok büyüktü. Gerçekten de ‘Koltuk’ ile aramızda böyle bir konuşma geçmedi. Ancak onu karşıma aldığım ve içimden sessizce bazı sorular yönelttiğim bir gerçek. Bu sorularımı sanki duymuş olacak ki, benimle bir şekilde iletişim kurarak sorularımın cevaplarını vermiş oldu. Bunun nasıl bir iletişim olduğunu sormayın. Çünkü şu anda bunun cevabını gerçekten bende bilmiyorum. O günden sonra kendisiyle hiçbir şekilde iletişim kurmadım ve kurmaya çalışmadım. Ancak onun söylemleri, zaman geçtikçe üzerinde çalışılarak geliştirilmesi gereken bir kavramın öncüsü gibi oldu. İyi bir yöneticinin koltuk’a ihtiyacı olmadan kendi varlığı ile beyninde yirmi dört saat çalışan bir ofis taşıması gerektiğini öğrenmiş oldum. Bunu yaparken sürekli çalışmak, üretmek ver yeniliklere açık bir görüntü çizilmesi gerektiğini, paylaşım ve çoğulcu bir yönetim anlayışının şart olduğunu idrak ettim. Aradan yıllar geçti ve ben bu iletişimin detaylarını daha dün olmuş gibi anımsıyorum.

 

Yöneticilik elbette miras yolu ile kazanılabilecek bir olgu değil; ancak eğitimle, tecrübeyle ve kendini yetiştirerek ve devamlı yenileyerek elde edilebilecek bir pozisyon. Bu manada İnsanları tanımak, onlara değer vermek, onlarla iletişim kurabilmek, onları motive etmek, yetki ve sorumlulukları adil dağıtarak işlerin belirlenen hedefler ve süreler içinde tamamlanmasını sağlamak gerekli.

 

Ancak her zaman beklenenler olmayabilir. Hayat, sürpriz ve iniş çıkışlarla dolu. Rakibin, çevrenin, doğanın, ekonominin beklenmeyen hamlelerinde yapılacak işler, davranışlar kitapta yazılı değildir.

İşte böylesi durumlarda, bazı yöneticiler içinden liderler çıkar. ‘Lider’ kelimesi yol gösteren, öncü anlamına gelir. Liderin her şeyden önce, çok iyi bir yönetici olması gerekir. Yöneticiler insanları yönetir, duygusallığa pek yer yoktur. Ancak liderler insanları peşlerinden sürüklerler; takip edenler onları severek ve isteyerek takip ederler. Lidere inanırlar ve sayarlar. Fedakârlık, alçakgönüllülük, liderliğin temelinde yatan özelliklerdir.

 

Şan, Şöhret, Mevki, Makam ve Koltuk sevdalılarına değil; Ülkemizdeki her sektörde iyi patron ve gerçek yönetici ve liderlerine özlemimiz her gün biraz daha artmaktadır.

Bu Ülkenin ve hepimizin üçünün de iyilerine ihtiyacı var…

Yayın Tarihi
22.07.2008
Bu makale 4998 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

ÇOK OKUNAN

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!