Bir Ferhat çıktı yürekli.
O da dağı sadece deldi.
Şirinin istediği suyu getirmek için
Anlatacakların dağlar kadarsa,
Anlat(a)mazsın
Susarsın
Dağ mı suskun
Ferhat mı suskun bilinmez
“Ağaçtaki,
Topraktaki,
Öyküdeki,
Dildeki,
Gönüldeki çiçeğe bakıp sakın aldanma
Bazılarını yaz bitirir, bazılarını kış” diyordu Susuz Han Kara’ya.
Susuz, Kara’nın derinindeydi.
Kara dürüsttü; aydınlıkta da karanlıkta da aynı davranırdı. Karanlıkta daha kara değildi.
Kara sırdaştı; coşkusu sarı, umudu mavi, aşkı kırmızı idi, lakin ele vermezdi onların kendilerini ele verişi gibi,
Kara sadece bir renk değildi,
sabırdı; kara kedi, kara baht, kara gün, kara talih olunca,
şehirdi; Karabük, Karatay, Karaman olunca,
uğursuzluktu; kara kedi olunca,
yiğitti; kara murat olunca,
lezzetti; karadut, karamık olunca,
eğlenceydi; kara göz Hacivat oyununda.
Ortadan birden kaybolana Karabatak dense de, bilen bilir, onun derdi başkaydı. Kara Fatma görünce iğrenenlerin Kara Deniz’e gidince ufukları açılırdı kemençenin sesinde.
Karabaş olur, karaağaç olur, karaca olur
Evini sırtında taşıyan kaplumbağa olur kara van olunca.
Daha nice Kara’lı söz, Karalı anlam çıkarılabilirdi Kararnamelerinden.
Beşiktaş iskelesinde Bedri Rahmi’nin “Karadutum çatal karam çingenem….” dizeleri dalgalara siniyordu,
“Kara’nın gözüne girmeden gönlüne giremezsin. Kara’nın dışından baktığında sadece karayı, içinden baktığında her rengi görürsün,” diyordu Bedri Rahmi’ye nazire olsun diye dalgalara susarak.
Sesi kısıktı,
“Yüreğim kıyına vurdu, önemi yok artık dalgaların, limanların.
Yelkenlerim taşımaz yüreğimi, yırtıldı son kabusta.
Kurtulamam. Kurtulmak için kaç yama gerek bilmem. Çölmüş nasibim” diyordu Kara.
Kum çölüydü bilinen
Su çölü, Kar çölü ve birde söylenecek söz kalmamışsa Söz çölü varmış bir şairin dediği
“Artık bir göz sana bakmıyorsa hatta sevgiyle bakmıyorsa o göz de çöldür, bir yürekte artık yerin kalmamışsa o yürek de çöldür” diyordu Kara.
Susuz nasıl vaha (han) oluyorsa, Kara ben de vahayım diyordu.
Şimdilerde suluboya takımlarında çocukların elleri dokunuyor yüreğine.
Bir gün benle boyayacaklar Hanını çocuklar diyordu.
Öylece gitti Kara,
Öylece bitti Kara,
Kara gidince öykü ne olur bilmem
Ya giderek biter bir şey ya yazarak biter demişti Susuz
Kara herkesin gittiği yolda değil kendi bildiği yoldaydı
Kendi sonsuzundan kendine gitti
Kara gitti artık.
Kara bitti artık.