Hukuk ve Demokrasi Düşmanlığı

         “Değerli okurlarım, biliyorsunuz ki 39 yıl eylemli olarak Avukatlık mesleğini sürdürmüş, 41 yıllık mesleki yaşamımda, meslektaşlarımın teveccühü ile Antalya Baro Başkanlığı yapmış bir hukukçuyum.

         Bu demektir ki hukuktan biraz anlarım…

         Bütün hukukçuluğum ve samimiyetimle söylüyorum ki HSYK’da yapılacak olan değişiklikler, Türkiye’nin “Hukuk Devleti” olmaktan çıkarılıp; Orta-Doğu’da bir şeyhlik oluşturmayı sağlamaya yöneliktir!

         Sayın başbakan (suçüstü yakalanmış) bir suçlunun telaşı içinde; kendisine kadar ulaşmış yolsuzluk ve çıkar sağlama soruşturmalarını ört-bas etme dışında düşünme yeteneğini tamamen kaybetmiştir.

         “Nasıl ki Deniz Feneri davasını savcı, yargıç değişiklikleri ve iktidar baskısıyla hasıraltı ettiysem bunu da aynı şekilde örtbas ederim” diye düşünmektedir.

         Oysa bu durum çok farklıdır.

         Çünkü ayakkabı kutularından çıkan 4,5 milyon Avroyu halkımızın unutması, bağışlaması mümkün olmadığı gibi; Bakan çocuklarından birinin yatak odasından çıkan altı para kasasını ve iki para sayma makinesini unutmak da mümkün değildir.

         Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk’un 458. sayfasında diyor ki:

         “Gerçekten de bugünün hayat şartları içinde bir tek fert için olduğu gibi bir millet için de güç ve yeteneğini fiilî eserlerle gösterip ispatlamadıkça kendisine değer verilmesini ve saygı gösterilmesini istemek boşunadır. Güç ve yetenekten yoksun olanlara değer verilmez. İnsanlık, adalet ve mertliğin gereklerinin yerine getirilmesini bütün bu vasıflara sahip olduğunu gösterenler isteyebilir” diyor.

         İktidar olduktan 11 yıl sonra Hukuk ve Adaleti temelinden yok eden ve bin yıllık devleti “şeyhlik” haline getiren Sayın Başbakan bütün saygınlığını yitirmiştir.

         Modern çağın ulaştığı en üst yönetim biçimi olan “kuvvetler ayrılığı” sistemini yok eden bir iktidar meşruiyetini kaybetmiş demektir.

         Eğer bu HSYK ile yapılmak istenenler bir hukuk ve demokrasi cahilliği değilse; kesinlikle bir hukuk ve demokrasi düşmanlığıdır.

         Her iki halde de Sayın Başbakan ve İktidar meşruiyetini kaybetmiş demektir.(*)

         Bundan iki yıl önce yazdığım yazıyı yeniden önünüze koymamın bir nedeni var: o tarihteki hukuk dışılıkları “paralel devlete” bağlayarak içinden sıyrılmaya çalışan iktidar ve Cumhurbaşkanı, bugün yeniden Yargıtay ve Danıştay’ın tasfiyesine yönelik bir adım atmıştır.

         Eğer Anayasa Mahkemesi Yargıtay ve Danıştay’ın üyelerinin tasfiyesine yönelik bu yeni kanunu iptal etmezse; iktidara söyleyeceğim şudur: bir gün kendi getirdikleriniz sizi yargılayacak ve Anayasayı ihlalden dolayı mahkûm edecektir.

         Yargının siyasileştirilmesi veya AKP’lileştirilmesi konusunun tartışılmasını önlemek için bu kez TBMM iç tüzüğünde değişiklikler yaparak muhalefetin sesini kısmaya yönelik bir “kurt yumağı” ortaya atılmıştır.

          Bu bir iz karıştırmadır. Kamuoyu iç tüzüğü tartışırken, yargı ile ilgili konu unutturulmaktadır.

         Türkiye’yi bir din devletine dönüştürme gayretlerinizi “kindar ve dindar” nesiller yetiştirerek sağlayacağınızı sanıyorsunuz ama yapay zekâyı üretmiş; enerjiyi maddeye dönüştürerek “Tanrı Parçacığını” bulmuş, fosil yakıtlar dönemini kapatmak üzere olan bir dünyada o kuşakların kafaları bilimin, aklın ve dünya gerçeklerinin kayasına çarptığında sizin safsatalarınıza değil, dünya gerçeklerine değer vereceklerdir. Çünkü uygarlık kayasına kafasını çarpanın duyduğu acıyı hayal etmek bile mümkün değildir.

        

(*)13.01.2014 tarihli Yazı/Yorum.

Yayın Tarihi
14.07.2016
Bu makale 1020 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!