Hırslı Olmak

Bir oyun ile başlıyorum söze: bir hırslı hırsız olabilir ama bir hırssız hırsız olamaz. Hırs da hırsızlık da toplumun en önemli sorunlarındandır. Bir hırsız hırsızlığının içten içe de olsa farkındadır ama ya hırslı hırslarının farkında mıdır? Hırsız olmak kesinlikle bir değer sorunudur ama bu yazının konusu hırs. Daha doğrusu hırsın ne olduğunu anlatan ve nasıl aşılacağını çok pratik bir biçimde gösteren bir kitap.

2019 yılının Şubat ayında okuyucusu ile buluşan kitapta yazar daha okuma sürecinde okuyucunun hırslarını azme ve irade gücüne dönüştürmeye başlar. Bunu hırsı tanıma ve anlama konusunda verdiği pratik öneriler yanında, varoluşsal bilginin dönüştürücü gücü ile yapar. Sadece bir kişisel gelişim kitabı değil, aynı zamanda çocuk eğitimi ile uğraşan profesyonellerin ve ebeveynlerin başucu kitabı olmaya aday bir kitap. Bu hırslı toplumda bir kalkan gibi yanınızdan ayırmak istemeyeceksiniz. “Hırs Nedir ve Nasıl Aşılır?, yazar Akif Manaf.

Kitap hırsın aslında insanın öz doğasına yabancı olduğunu söyler. Özünde insan hırssızdır. Yani temel nedeni ego ve bencillik olan hırs gerçekdışıdır, yapaydır.  “Hırs, kökleri olmayan ve duygusal enerji alanında süzülen bir duygudur sadece. Duygusal enerji alanında bulunan hırs duygusu, zihinsel enerji alanını etkilemekte ve zihinde hırs dolu düşünceler ortaya çıkmaktadır.”

“Zihinsel ihtiyaç bedene köklenmez; o köksüzdür ve köksüz olduğu için de hırslara neden olur. Zihinsel ihtiyaç köksüz olduğu için köklenmek için bir şey arar ve sonuç olarak köklendiği şey hırs olur.” Birey kendi öz değerinin farkında olmayınca toplumun dayattığı değerli olma tanımlamalarına yapışır. İşte hırs mekanizması burada devreye girer. İyi bir kariyer, çok para, her şeyin daha iyisi, daha çoğu vs. gerçek olmayan bu ihtiyaçlar zihinseldir ve hırslara neden olur. Sözüm ona mutluluk ve başarı için hırslı çocuklar yetiştiren eğitim sistemini eleştiren yazar hırsın küresel toplumun politik, ekonomik ve ideolojik çıkar gruplarının çok işlevsel kullandığı bir araç olduğunu söyler. Emperyalizmin, kapitalizmin, komünizmin, faşizmin ve köleleştirmenin ana kaynağı hırstır der. Bu eleştirilerin üzerine bazı çevrelerin yazara neden mesafeli durduğuna şaşırmak gerekir. 

Peki, hırs objesine erişen hırslı insan gerçekten mutlu olabilir mi? Acaba hırslı olmayan insan büyük düşünmeyi, büyük projeler üretmeyi ve büyük hedeflere ulaşmayı başarabilir mi? sorularına verdiği yanıtlarla zihinsel kalıpları okuyucuyu hiç de rahatsız etmeden paramparça eder. Kitap boyunca kullanılan metaforlarla okuyucu kendi hırsları ile yüzleşmeye başlamıştır bile. “Hırsın kökü açgözlülük, gövdesi tamah, dalları tutku, çiçeği istek, meyvesi ise kınamaktır.” Hırslı insanın övgü, beğenilme, yüceltilme ve saygı görme saplantıları olur. Bu saplantılar onu kibirli ve kindar yapar. O sürekli büyüklenir ve kendisinin herkesten daha üstün olduğunu düşünür. Hırs yarışı bitmeyince bu yanılgı da asla bitmez. Hırs dolu bir ailede yetişen çocuklar bir sürü travma geçirir ve bu travmalar da onların hayatlarını şekillendirir.

Hırsın azim ve irade gücü ile karıştırılmaması konusunda okuyucu uyarılır. “Hırs ile azim arasındaki fark şudur: hırs insanı beklenmedik yıkıcı sorunlara sürükler, azim ise insanın yapıcı eylemlere ve yararlı sonuçlara doğru yol almasına eşlik eder. Yani hırs sürükleyici, azim ise eşlik edicidir. Hırsa her zaman şaşkınlık ve şımarıklık eşlik eder. Oysaki azimli insan yoklukta şaşırmaz, varlıkta şımarmaz. Hırs taş üstünde taş, baş üstünde baş bırakmaz çünkü her şeyi yakıp yıkar.”

Yazar buna rağmen “hırsı bırakın” demez, “hırsın farkında olun” der. Çünkü ancak hırslarının farkında olan insan onların ötesine geçebilecektir. Bu farkındalığı geliştirmek için tarafsız tanıklık önerilir. Kişi tarafsızca, isteklerini, arzularını, tutkularını, beklentilerini, hayallerini, kıskançlıklarını, kızgınlıklarını, sahiplenmelerini izlemelidir. Çünkü istek arzuyla, arzu tutkuyla, tutku açgözlülükle, açgözlülük hayallerle, hayaller beklentilerle, beklentiler sahiplenmeyle, sahiplenme kıskançlıkla, kıskançlık hiddetle ve hiddet şiddetle ilintilidir.

Aslında bunların hepsi aynı tekerleğin telleridir ve hepsini destekleyen merkez hırstır. O yüzden kişi tarafsızca hırsın tüm biçimlerini ve yan ürünlerini izlemelidir. Bu gözlem, farkındalığın yükselmesine ve anlayışın ortaya çıkmasına neden olacaktır. Sürekli gözlem sonucu farkındalık belirli bir noktaya geldiğinde gözlenenler kaybolacak ve sadece gözlemci kalacaktır. Bu ana “saf gözlem anı” diyen yazar, dönüşümün ancak bu anda gerçekleşeceğini söyler. İşte bu gözlem anında bütün hırs azme ve irade gücüne dönüşecektir. Ancak bu gözlem ve tanıklık bir kereye mahsus olmamalıdır, çünkü hırs tuzağı her yerdedir. Sevginin ve aşkın bile hırs tuzaklarına alet edilmesinin mümkün olduğu konusunda yazar okuyucuyu uyarır. Buna göre, fanatizm,  kıskançlık, bağımlılık ve aşırı sahiplenme aşk hırsının varlığının kanıtlarıdır.

Yazar hırslarından arınmış insanın gerçekten yaşamaya ve hayatın tadını çıkarmaya başlayacağını söyler. “İnsanın artık hırsı aşıp gerçek yerini bulma zamanı gelmiştir. Dış dünya herkese yetecek kadar büyüktür ama senin gerçek yerin iç dünyandadır” der. Satır satır, kelime kelime baştan sona kitap bir terapi sunar insana:

“Hırs olmadığında insan gerçekten eğlenmeye ve hayatın tadını çıkarmaya başlar. Doğaya bir bak – doğada ‘hırs’ denilen şey yoktur! Gökyüzüne bak ve sadece bir bakış ol. Rüzgarı dinle ve sadece bir dinleyiş ol.

Doğanın, içindeki özüne ulaşmasını sağla. Bırak doğanın enerjileri bütün varlığına nüfuz etsin ve yayılsın. Denizin kıyısında otur ve dalgaların gelgitini izle. Dalgaların gelgitinde geçmiş ve gelecek yok, sadece şimdi var. Kendini dalgaların gelgitine bırak ve denizle bir ol – geçmiş ile gelecek kaybolsun!

Sahildeki kumların üzerine uzan ve kumun sıcaklığını algıla, bırak kumun sıcaklığı içine işlesin ve kumun akışkanlığıyla bir ol! Heybetli bir ağacı kucakla ve onun içine akmasına izin ver, onun heybetini içine al. Ağaca nüfuz et, onun içinde rahatla ve huzur bul. Ağaçtan varlığına akan enerjiyi hisset.

Bir nehre gir, kendini nehrin akışına bırak ve nehrin, içinde akmasına izin ver. Nehre nüfuz et ve nehrin içine nüfuz etmesini sağla. Nehrin sularıyla bir ol, bu suları etrafa sıçrat ve sıçrayan su ol; su ile birleş ve birlikte sıçra!

Böylece doğanın hırssızlığını içine çek ve tamamen hırssız ol! İşte sana hırssız olmak için, hırstan kurtulmak için, hırstan kurtulup rahatlamak için bir uygulama daha. Hırs duygusu seni rahatsız edince bu uygulamayı yap ve hırstan kurtul.

Doğayla bütünleş ve doğanın tadını çıkar. O bütünleşme anında geçmiş ile gelecek kaybolacak ve şimdiki anda var olacaksın. Bu, hırssız olma anıdır. O hırssızlık anı, hırstan kurtulma haberini, hırssızlık müjdesini getirecektir.

Müjde herhangi bir yerde değildir, müjde gökyüzünün maviliğinde, ormanın yeşilliğinde, nehirlerin akışında, rüzgarların uğultusunda, okyanusların enginliğinde, gecelerin sessizliğinde ve güneşin doğuşundadır.

Hırssızlık ile müjdeli haber, doğanın her köşesinde mevcuttur. Varoluşun bir mesajı da ‘hırssızlık’tır. Hırssız insan varoluşun dilini öğrenip şifreyi çözebilir. Şifre çözülünce mesaj okunabilir. Mesaj şudur: ‘ŞİMDİKİ ANDA KAL VE ZAMANLA BİRLİKTE AK – HIRS KAYBOLACAKTIR!”

Mutlu değişimler…

Yayın Tarihi
24.06.2019
Bu makale 3535 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!