ANKARA'DAN

Hiç kendinizi aradınız mı?

Şu insan denilen varlık, toplumsal bir varlık oldu, hele hele Jean-Jacques Rousseau'nun saptaması ile, "ilk çiti çaktı" ya, her şeyin rendi, şekli değişti.

--Hırs, kibir, kin, nefret ne var ise yeşerdi de yeşerdi.

--Oysa, yemyeşil dağlarda, ovalarda serin yellerin estiği ormanlarda boylu boyuna uzansak, yaşayıp gitseydik, ne güzel olurdu.

--Elbette çalışaydık da.

--Hep bir gelişmişlikten, medeniyetten dem vurlur gidilir.

--Hep bir sanayileşmeden, çağı yakalamaktan söz edilir.

--Hep bütün güzel şeylerin herkese sunulmak başlar yalanlar

--Hayaller hep, elinin ucunda, ha dokundun, ha dokunacaksın diye kurdurulur yoka, yoksula.

--Umut, hep öteki dağın ardında denilir.

--Ekinler öteki güze güzel olacak, çiçekler öteki baharda daha çok açacak, havalar ileride hep güneşli olacak, aç açıkta, yokm yoksul olmayacak, kalmayacak .....

--Ve bizler de koca koca adamlari koca koca kadınlar, bu aklı kıt zeka ve akılları kendilerinden menkul zavallılar imrene imeren kanar, az sonra da içimiz yana yana, yanar gideriz.

--Şafağımızın attığını, elimizin kırılasıca olduğunu, gözümüzün açıldığını mırıldanıp dururuz kendi kendimize da, bir türlü akıllanmayız nedense.

--Sorun ne sizsiniz ne de ben. Sorun ne biziz, ne de siz. Sorun hepimizin bildiği, ama hepimizin söylediği, hep değiştirilmekten söz edilen sistem. Kuranların sistemi.

--Kurunlara sözün yok da, uyanlara ne demeli. Sana, bana, ötekine falan filan.

--Anadolu'da bir söz vardır, "şafağım attı" diye.

--Bu Ülkenin şafağı attı. Hem de kim attırdı biliyormusunuz, sistem.

--Evet, sistem bu ahalinin şafağını attırdı.

--Ahali deyince de sanamayın herkesi.

--Nefesi kesilmiş, nefesi kokmuşlar değil, nefesli olanlarda selam geldi uzaklardan. Dünyanın ötek ucundan değil. Parmaklarınızn ucundan. Avuçlarınızn içinden ya da bön bön bakılan ekranlardan.

--"Ağalık" muhteşem bir duygudur.

--"Ağa" olunmaz. Ağa yapılır, ya da ağalık miras kalır. Çünkü hiç kimsenin ömrü "ağa" olacak kadar uzun, bilgisi derin değildir.

--Etrafınıza bir bakın. Bir ülke düşünün, adı "pataagonya" imiş. Yolsuzluğun, hırsızlığı yasallaştığı, kılfının uydurlduğu, çalınan minarelere, önceleri "sözde kalan" kılıf bulanın, hayata geçirlidiği.

--Yollarda milyarlık araçlar, hemde işi gücü ne idiğü belirsiz, kimliksiz, kişiliksiz onlarca tipin altında. Urbalı, gözlüklü, şallı, allı, aklına ne gelir ise.

--İyi de bu değirmenin suyu nereden.

--Senden canım kardeşim diyor Nazım yıllardır, ama sen duymaz, görmezsin ki.

--Bir ülkede olan herşeyden herkes sorumludur. Olandan da, olmayandan da. Yapılandan da, yapılmayandan da.

--Bu ülkede, 2000'lerin başında "su çıkmıştı". Bir devletli "hadeee seçime" deyiverdüüüü", al sana seçim.

--Bir himmetli çıkıverdi, iki kelâm etti, bir başka cambaz öteki telden, "abowwww, bu ne deyüp duruyor" deyiverdi, öteki şakşakçılar aldı birini, götürdü birlerine, yağladılar, balladılar, oyaladılar, boyaladılar al sana yeni hükümdar.

--Yarımız öyle dedi, yarımız böyle ama sadece söylendi, ama atlar hazırdı "üsküdarı geçmeye", ama burunun önünü görmeyenler, boğaza yığılan atları, etleri nerden bilsin, görsünler ki!..

--İşte sistem bu kadar dayanabildi.

--Mahsuni elli yıl önce söylemiş, beddua etmiş "Köşkün, sarayın yıkılsın/ Erim erim eriyesin/ Umudun suya dökülsün/ Erim erim eriyesin/ Çölden çöle sürünesin" diye.

--Sizlerin değil de, zındanlarda, gurbetlerde ömrü çürüyen Mahsuni'nin ahı tuttu bu. Evet, belki farkında değilsiniz ama, bu "ah" nihayet tutuyor.

--Yıllardır onu dinlediniz de, sözünü tutmadınız. Yine de o siz bir kıyak daha geçiyor.

--"Mahzuni'yi sever idin/ Ona sevgilim der idin/ Candan başka ne yer idin/ Erim erim eriyesin/ Sürüm sürüm sürünesin" Evet Mahzuni'nin ahı tutuyor artık.

--Ekranlarda laf edenlerden bir şeyin çıkacağı yok. Bu "Angara"dan bir şeyin çıkcağı yok. Acaba Anadolu'da ne var ki?

--Çocuklar, o içtenlikleri ile hep doğruyu söylerler. Onlara kulak mı versem bir süre. Diyorlar ki:

--"Sen ne güzel bulursun/ Gezsen Anadoluyu/ Dertlerden kurtulursun/ Gezsen Anadoluyu".

--Eeee bugüne kadar hep "büyükleri" dinledi,kde ne oldu? HİÇ!..

--Bari, çocukları dinleyeyim. Nasıl olsa, dinleyen yok!..

--O zaman, haydi Anadoluya!..

--Sedat abim, gerekenleri yapıyor nasılsa!..

Yayın Tarihi
22.06.2021
Bu makale 777 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!