YARINA YOLCULUK

Hepimiz Az veya Çok Sahteyiz

Sahteliği, samimiyetsizliği bireyin söylemleriyle eylemleri arasındaki farklılık olarak kabul ettiğimde aslına bakarsak hepimiz de sahtelik, samimiyetsizlik var. Mevlana’nın “Ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol” sözü bunu tarifleyen en güzel ifadedir.

 

Hepimiz Kaz Dağları, Fatsa, Finike, Saros, Sinop, Cerattepe, Kirazlı, Uzun Göl, Yeşil Yol Projesi, Yassı Ada ve daha nice yerlerdeki ormanların katledilişine, maden ocağı açılmasına, siyanürle altın aramaya, Salda Gölünün yapılaşmaya açılmasına, irili ufaklı birçok barajın akarsularımıza kement gibi yapılmasına karşı çıktık. Evet haklıydık. Yaşadığımız dünyayı kirletenlere, kaynaklarını hor kullananlara karşı çıkmak normal, olması gereken bir insan tepkisiydi.

 

Ama bunlara karşı çıkarken nasıl yaşıyorduk ve nasıl yaşamaya devam ettik, bakın anlatayım size;

 

Evimizin her yerini mermerlerle döşedik, yatırım amaçlı altın aldık, düğünlerde altın hediye ettik, kampa gittiğimizde alevi boyumuzdan büyük kamp ateşleri yaktık, evde sırf keyif olsun diye odununu soba da veya şömine de yaktık.

 

Hani mermer ocaklarına karşıydık. Hani ormanın kesilmesine karşıydık. Hani siyanürle altın aramaya karşıydık.

 

Sahteyiz. Samimi değiliz. İçimiz başka dışımız başka. Hatta kirliyiz. Hatta sadece onlar değil hepimiz az veya çok suçluyuz, işlenen bu suçun ortağıyız.

 

Termik santrallere karşı çıktık. Haklıydık.

Hidroelektrik santrallerine karşı çıktık. Haklıydık.

Doğal gaz santrallerine karşı çıktık. Haklıydık.

Rüzgâr santrallerine karşı çıktık. Haklıydık.

Nüklüer santrallerine karşı çıktık. Haklıydık.

 

Ama, doğaya dost olmayan elektrik üretimiyle elde edilen elektriği azıcık aydınlatma yeterken her yerimizi ışıl ışıl aydınlatma için kullandık. 25 derece oda sıcaklığı yeterken klimayı 22 de çalıştırdık. İş yerlerimizde klimalar açıkken kapıyı pencereyi de açık tuttuk.

 

Sular kirletildiği için eylemler yaptık, içilebilir temiz suların kirletilmesine karşı çıktık ama normalde 5-10 lt ile duş alabilmeyi denemek, becermek yerine, her gün kese köpük yapar gibi 50-100 lt suyla duş aldık. Arabamızı ayda 2-3 kere yıkatıp, yeraltı sularının hızla tüketilmesine ve kirletilmesine vesile olduk. Elde şarıl şurul akan suyla bulaşık yıkadık.

 

Ozon tabakasının delinmesi, karbon ayak izinin artması, şehrin yollarla işgal edilmesi, trafik tıkanıklığı, otopark yokluğu, pahalı akaryakıt fiyatlarının artmasına sebep olanlara sinkaflı laflar ederken, bisiklet kullanmak, yürümek, toplu taşımayı kullanmak yerine özel arabamızı kullanmaya devam ettik.

 

“İsraf haramdır” sözünü ilke edinmemiz gereken yerde ihtiyacımızdan fazla kıyafet aldık, eskimeden yeniledik, tabağımızı yiyemeyeceğimiz kadar doldurup yemeklerin çöpe atılmasına sebep olduk. Üç parça tuvalet kâğıdıyla işimizi görecekken, elimize dolayarak kullandık. İki parça peçete yeterken beş kullanmada peçeteyi bitirdik.

 

İşte bunlardan dolayı da sahteyiz, samimi değiliz. Eylemlerimizle söylemlerimiz farklı.

 

Ormanların talanına laf ederken, 2b arazileri sadece orada yaşayan köylülerin hakkı iken 2b talanına dâhil olduk. Yaylalar hayvancılığın sürdürüldüğü yerler iken, şimdilerde mahalle isimleriyle şehirde sıcaktan bunalanların kirlettiği yerlere dönüştü. Feslikan yaylasına bir bakın, Pokut Yaylasına bir bakın. Neredeyse evlerin önüne kadar asfalt yol yapıldı.

 

Azıcık hareket etsek, egzersiz yapsak tansiyon, şeker, damar tıkanıklığı gibi birçok hastalığın sebebini ortadan kaldıracakken, hareketsiz yaşamaya devam edip ilaç ve muayene paralarını devlete yükledik.

 

Başkalarının yakınlarını torpille işe aldırmasına kızdık ama kendi çoluğumuz çocuğumuz için torpil aradık.

 

Daha hangisini sayayım. Tüm bunları yapanların Kaz Dağları, Fatsa, Finike, Saros, Sinop, Cerattepe, Kirazlı, Uzun Göl, Yeşil Yol Projesi, Yassı Ada ve daha nice yerlerdeki ormanların katledilişine, maden ocağı açılmasına, siyanürle altın aramaya, Salda Gölünün yapılaşmaya açılmasına, irili ufaklı birçok barajın akarsularımıza kement gibi yapılmasına karşı çıkmaya hakkı yok.

 

Burada tek bir davranış biçimi ve yaşam biçiminden başka hakkımız yok. Adam gibi yanlışa, yanlışı yapana, yanlışlığa karşı çıkılacak ve samimice, sahte olmadan karşı çıktıklarımıza uygun yaşamaya başlayacağız. İşte o zaman bir bütünlük sergilemiş, “Özü Sözü doğru” bir birey oluruz.

 

 

Yayın Tarihi
11.08.2019
Bu makale 3644 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!