ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE

Gazeteci Hasan Tahsin ve ilk kurşun , Kurtuluş Savaşı’ndaki Önemi Ve Yeri

1. Genel Hususlar:

      a.  Değerli dostlarım ve yüreği insan sevgisi ile dolu Atatürk sevdalısı yurtsever kardeşlerim hepinize yürekten selam ve sevgilerimi sunuyorum ve sizlere yaşamlarınızda ailenizle birlikte mutluluk ve esenlikler diliyorum. Bildiğiniz gibi her mayıs ayında Türk ulusu için çok büyük tarihi olaylar yaşanmıştır. Bunlardan en önemlisi de 1’inci Dünya Savaşında yenilen Osmanlı Devleti’nin Sevr Ateşkes Antlaşması ve müteakiben imzalan Mondros Mütarekesi ile hiç de kabul edilmeyen bir gelişme neticesinde İzmir şehri, 15 Mayıs 1919 tarihinde Yunanlılar tarafından işgal edilmiştir. Ulusumuz için çok kara bir leke olan bu günde bu haksız işgale karşı çıkan Gazeteci Hasan Tahsin olayını siz dostlarıma açıklamak ve anmak istiyorum.

       b.  Eğer bugün İzmir’e giderseniz Konak semtinde bu yurtsever kahramanımızın anıtını görürsünüz. Hasan Tahsin ile ilgili olarak yaşamına ilişkin değişik söylentiler yazılmıştır. Ancak bizim için önemli olan bir yurtsever olarak özgürlüğün anlamını ve önemini tüm dünyaya duyurması ve Kurtuluş Savaşımızın kazanılmasında yarattığı olumlu etkidir.

 

2.  Hasan Tahsin kimdir? Meydana gelen gelişmeler ve yaşanan olaylar.

      a. Hasan Tahsin ya da gerçek adıyla Osman Nevres, 15 Mayıs 1919 tarihinde İzmir’e çıkartma yapan askerlerden oluşan Yunan Efzon Alayı işgal askerine, Kordonboyu'ndan ilk kurşunu sıkarak, Türk direnişini ve Kurtuluş Savaşımızın ilk kıvılcımını başlatan ulusal sembol kişi, yazar ve gazetecidir. Babasının adı Recep'tir. Tahsin, ilköğretimine Selanik'te bulunan ve Mustafa Kemal Atatürk’ün de eğitim aldığı Şemsi Efendi Okulu’nda başlamış, daha sonra Selanik Feyziye Mektebi'ni bitirmiştir. Bu okulun ardından İttihat ve Terakki tarafından burslu olarak Paris Sorbonne Üniversitesi’nde siyasal bilimler öğrenimi görmüştür. Burada Monj sokağı 51 numaralı apartmanın bir dairesinde, daha sonra emekli olan Tümgeneral Doktor Mazlum Boysan ile kalmıştır. Öğrenim gördüğü esnada Trablusgarp’ı işgal eden İtalya’yı protesto etmek için, Mısırlı öğrenci lideri Şeyh Dayef ile mitingler düzenlemiştir.

      b. Tahsin, Paris'te İttihat ve Terakki Fırkası’nda ve Teşkilat-ı Mahsusa’da (Osmanlı Gizli Haber Alma Örgütü) görev almıştır.  İstanbul’a döndükten sonra, Osmanlı Devleti aleyhine Balkanları karıştıran ve İngiliz istihbarat teşkilatı adına çalışan Buxton Kardeşlerin bu faaliyetlerini önlemekle görevlendirilmiştir. Buxton kardeşlere Bükreş'te bir tünelde suikast düzenleyen Hasan Tahsin, 10 yıla mahkûm edildi. 1916 yılında Almanya’nın Balkanlara girmesi nedeniyle Romanya'dan salıverilmiş ve İstanbul'a dönmüştür. Yurda döndükten sonra, verem tedavisi için İsviçre'ye gitmek zorunda kalınca, tanınmamak için pasaportuna Hasan Tahsin'i yazdırdı ve daha sonra hep bu adı kullandı. Hasan Tahsin adı, "Silah" gazetesini çıkartan ve bu nedenle "Silahçı Hasan Tahsin" olarak bilinen eski bir bahriye yüzbaşısının adıydı veya Hasan Tahsin Teşkilat-ı Mahsusa 'nın silahşoru olarak biliniyordu.

        c.   Aydoğan Yavaşlı tarafından kaleme alınan, "Ben Hasan Tahsin (İzmirli Çocuk)" isimli kitapta ise bu olay şöyle anlatılmaktadır: 1914 yılı başları, Osman Nevres İstanbul’a döner. Hacı Adil Bey bir gün onu çağırır. Şişli’de bir apartman dairesinde görüşürler. Eşref Bey, Hacı Adil Bey ve Osman Nevres kalır odada, ötekiler dışarı çıkar. Eşref Bey Teşkilat-ı Mahsusa’nın reisi olarak tanıştırılır. Teşkilat-ı Mahsusa ile tanışması böyle olur. Osman Nevres, Hasan Tahsin adını Teşkilat-ı Mahsusa’ya girmesiyle alır. Çünkü yeni bir kimlik ile birtakım çalışmalar yapacağı söylenir. «Adınız Hasan Tahsin. Bükreş’e gideceksiniz ve… Balkan ülkelerini bize karşı kışkırtan bu iki belayı bir biçimde zararsız hale getireceksiniz.»  1918'de İzmir'e yerleşerek "Hatıra" isimli bir şirket kurar ve Osmanlı Sulh ve Selamet Cemiyeti’nin sözcülüğünü yapan Hukuk-u Beşer (İnsan Hakları) gazetesini yayımlamaya başlar. Gazetedeki yazılarında ise "Vatanperver Hasan Tahsin" lakabını kullanır. Tahsin, yazdığı yazılarla Türkiye'de kadın haklarının savunuculuğunu yapan "İlk erkek" tir. Ayrıca Tahsin, İzmir'e geldiği yıl Sudiye hanımla gizlice evlenmiş, bu evlilikten Mehmet Kemal isimli bir oğulları olmuştur.

       d.   İzmir'i Yunanlara teslim etmek istemeyenlerce "Redd-i İlhak Heyeti Milliyesi" isimli bir dernek kurmuşlardı. 14 Mayıs'ı 15 Mayıs'a bağlayan gece binlerce İzmir'li eski musevi mezarlığında (Maşatlık meydanı) toplanmıştı. Bu esnada İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan zırhlıları İzmir Körfezi’nde bulunuyordu. Kalabalığa hitap eden önemli bir isim, o zamanın Belediye Başkanı Hacı Hasan Paşa’ydı. Belediye Başkanının yanı sıra topluluğa hitap eden bir diğer önemli isim ise Hukuk-u Beşer gazetesinin başyazarı olan Hasan Tahsin'di. Halkı direnmeye çağırıyorlardı. Tahsin, konuşmasında Paris Barış Konferansı kararlarını sert bir dille eleştiriyor, gazetede yazdığı gibi "Burayı Yunan'a vermeyeceğiz. Vermek isteyen kuvvetle paylaşacak kozumuz var" diyordu. Bu geceye yakın akşam üzeri Moralızade Halit Bey, Mustafa Necati ve Ragıp Nurettin'in bir grup vatansever ile hazırladığı, "Redd-i İlhak Heyeti Milliyesi" tarafından dağıtılan bildiride;

     “  ….  Ey bedbaht Türk!.. Yunan hakimiyetini kabule taraftar mısın? Artık kendini göster. Tekmil kardeşlerin Maşatlık Meydanındadır. Oraya yüzbinlerle toplan … Orada zengin, yoksul, bilgin, cahil yok. Fakat Yunan egemenliğini istemeyen bir mutlak çoğunluk var. Geri kalma!..  Binlerle, yüzbinlerle Maşatlık’a koş. Ve Milli Kurul’un buyruğuna uy… “  yazıyordu. 

        e.  15 Mayıs 1919 sabahı saat yedi buçuk sıralarında Hasan Tahsin, Konak Meydanı Kordonboyu’nda koyu renkli takım elbisesi ile bekliyordu. Önce Yunan gemilerinden Patris ve Atronitos isimli gemiler Pasaport’a yanaştı ve bir grup Yunan Efzon Alayı saat 08:55 sıralarında askeri gemiden inerek karaya çıktı. Temiastokles gemisi ise 5. Piyade Alayı'nı Punta iskelesine çıkardı. Bunlar Punta'dan ilerleyerek Kadıfekale’yi işgal edeceklerdi. Bu esnada onbinlerce yerli Rum ellerindeki Yunan bayrakları ve çiçekler ile Kordonboyu'nu kaplamışlardı. İzmir'li Rumlar işgal haberini 13 Mayıs Salı günü öğleden sonra Aya Fotini Kilisesi’nde Yunan Albay Mavrudis tarafından okunan Venizelos'un beyannamesiyle öğrenmişlerdi. Kalabalık inen Yunan askerlerine alkış tutuyordu. Gelen askeri tabur, İzmir Metropoliti Hrisostomos tarafından takdis edildi. Metropolit Yunan bayrağını öptü ve bu esnada ağladığı görülüyordu. İlk Yunan taburu daha sonra buradan yaya olarak Hükûmet konağı, kışla, kokaryalı istikametinden Karantina'ya doğru yürüyüşe geçti.

           f.   Yürüyüş kolunun baş tarafı kışla hizasını geçip yola saptıktan sonra, Hasan Tahsin kalabalığın arasından sıyrılarak öne geçti. Tahsin'in sesli bir şekilde "Olamaz, olamaz, böyle ellerini sallaya sallaya giremezler" diye söylendiği duyulmuştur. Tahsin daha sonra yanında bulunan revolver ile düşmana ilk ateşi açtı. Tahsin ilk anda isimleri Basile Delaris ve Jorj Papakostos olan iki Efzon askerini öldürmüştü. Bazı anlatımlara göre ise Tahsin sadece Yunan Efzun Alayı'nın bayraktarını öldürdüğü belirtilmekte ve bu görüş daha fazla kabul görmektedir. Tahsin tabancasındaki tüm fişekleri düşman askerine karşı ateşlemişti. Böyle bir direniş beklemeyen Yunan Alayı şaşırmıştı. Daha sonra ise yanında fazla yandaşı olmayan Tahsin, Yunan Alayı tarafından açılan ateş ve ardından süngüleme sonucunda, Kordonboyu'nda kalabalığın önünde henüz 31 yaşında yaşama veda etti. Hasan Tahsin'in naaşı ise İzmir Saat Kulesi’nin altında bulunmuştur.

 

3.  Sonuç olarak;

 

      a.    Hasan Tahsin'in işgal askerlerine sıktığı ilk kurşun, Türk Kurtuluş mücadelesinde diğer yerlere de örnek teşkil etti. Aydın ve Balıkesir'de işgale karşı direniş baş gösterdi. Çerkez Ethem Yunan işgaline karşı efeleri toparladığı gün Demirci Mehmet Efe ayağa kalkarak; "Bir genç düşmana ilk kurşunu sıkmış, bundan sonrası bize düşer!" demiştir.

  1. Şehit Gazeteci Hasan Tahsin’in adı bugün Türkiye’de birçok eğitim kurumu ve okullara verilmiştir.

Hasan Tahsin adına, İzmir Gazeteciler Cemiyeti tarafından her yıl "Şehit Gazeteci Hasan Tahsin Gazetecilik ve Gazetecilik Teşvik Yarışması" düzenlenmektedir. Yarışma Türkiye'de basın-yayın organlarının düzenlediği yarışmaların en eskisi olma özelliğini taşımaktadır

        c.    İzmir ili Konak ilçesinde aynı zamanda İzmir Saat Kulesi’nin de bulunduğu Konak Meydanı’nda, meydanın kuzey bölümünde İzmir Büyükşehir Belediye Binasının güneyinde kalan alanda 1973 yılında yapılan Hasan Tahsin İlk Kurşun heykeli ve anıtı bulunmaktadır. Ölümünün yıldönümü olan 15 Mayıs tarihlerinde ve zaman zaman, bazı sivil toplum kuruluşlarınca anıtın önüne çelenk konularak, Hasan Tahsin anılmaktadır. Ayrıca yazar Yaşar Aksoy’un bir ara başkanlığını yürüttüğü "Hasan Tahsin'i Yaşatma Derneği" isimli bir dernekte bulunmaktadır. Kesin olmayan bilgilere göre, Hasan Tahsin'in cenazesi, ailesi tarafından Harmandalı'da bir yakınlarının çiftliğine gömüldü ve gıyabi mezarı İstanbul'da yapıldı.

      d.   Bu önemli günde, ülkemizin her bölgesinden yurttaşlarımızı şehitler vermiş Türk ulusu olarak bu örnek yurtsever ve kahraman Gazeteci Hasan Tahsin’i rahmetle anıyorum. Ruhu şad olsun. Bize bu Cumhuriyetimizi armağan edenler çok büyük acılar ve bedeller ödediler.  Bizler de bu milli bilinç sayesinde yaşananlardan dersler çıkarmalıyız. İstiklal savaşımız ve Cumhuriyetimizin kuruluşundan bugüne kadar yaşadıklarımızı ve yapılan fedakarlıkları hatırlamak yeterli olacaktır.  Ancak kendimize aşağıdaki soruları sorarsak acaba kendimizden vicdanlı ve gerçekçi nasıl bir cevap alırız?

            (1)  Bu ve bunun gibi tarihimizde bize gurur veren yaratan bu önemli günler ve olaylar sadece kutlama ve anma günleri olarak kutlanıp o günde kalmamasıdır.

            (2)  Bizler bu mert ve fedakâr atalarımızın yaptıklarını yapmaya hazır olmalıyız. Asla ülkemize zarar verecek gaflet ve dalalet içinde olmamalıyız.

            (3)   Kendi çıkarlarımızı düşünmeden birlik ve beraberlik içinde olmamız gerekirken neden birbirimizle çatışıp kavga ediyoruz ve yaşanan olaylardan ders çıkarmıyoruz.

            (4)   Ne yazık ki içinde bulunduğumuz süreç atalarımızın yaptıklarından çok uzak ve endişe verici durumdadır. Bunu görüyor ve birbirimizle paylaşıyor muyuz?

            (5)   Ülkemizin nüfusuna göre % 80-90 Atatürkçü olduğunu söyleyen insanlarımız niçin birlik ve beraberlik içerisinde davranmıyorlar?

            (6)   Acaba bizler 106 yıl önce atalarımızın yaptıklarını şimdi yapabilir miyiz?

 

                                                                                     Tarihçi, Yazar ve E. Albay Kemal KARAKUZEY

Yayın Tarihi
16.05.2021
Bu makale 1431 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!