Pek bereketli geldi bu yıl dut zamanı. Dut ağaçları tüm çömertlikleriyle patır patır meyvelerini gelen kahve sakinlerine sunuyorlar. Kara dut mu istersiniz ak dut mu buyurun Emekliler kahvesine. İlginç bulabilirsiniz ama beni meyvelerin bolluğu değil de ağaçların tanıklıkları ilgilendiriyor. Bahçede kayısı, erik ağaçları da varsa da bu yıl bereket dutlarda.
Bu yıl ki dutları tatmaya ömrü vefa etmeyen yaşlıları arıyorlar mı acaba ? Güllerin boynu biraz bükük gibi geldi bana. Birkaç ay içinde yaşama veda eden iki sevgili yaşlıyı anmak istiyorum. İnsanların biyolojik yaşları ne olursa olsun , gönülleri yaşlanmaz derler. Diyenlerin bir bildikleri varmış . Büyük olasılıkla tecrübeler konuşuyormuş. Bizim kahvenin adı emekliler kahvesi olsa da her yaşta insanımızın ziyaret ettiği iç açıcı bir mekândır. Yaşlı erkeklerin, kadınların yanı sıra, bebeklerinin arabalarını sürerek genç kadınlar ve erkekler de gelirler. Çocuklar keyifle bahçede koşturup oynarlar. Orta yaştaki hanımlar, pişirdikleri börekleri tatlıları getirerek arkadaşlarıyla paylaşırlar. Kargalar gaklayarak. kumrular guguklayarak uçarlar bahçenin üzerinde. En kibarları serçelerdir . Sessiz cik cikleriyle sorti yaparlar. Bazen güzel şarkılar yükselir masalardan. Türk sanat musikisinin ölümsüz şarkıları.
İşte sevgili kızı ve damadıyla kahveye gelip gülümseyerek sohbetleri dinleyen bir teyzemize, yaşlı bir amcamız gönül düşürmüş.( Bu son fasıldır ey ömrüm , nasıl geçersen geç)
Diye düşünmüş olmalı. Karşısına durup , beğenisini sunmuş .Birlikte olmak istediğini söylemiş. Teyzem adamcağızın bu davranışına çok sinirlenmiş.(Git başımdan ) diye sinek kovalar gibi kovalamış amcamı. Adamcağız yılmamış .Bir kaç kez ısrar ederek teklifini yinelemiş. Teyzem hep aynı karşılığı vermiş. Sonra amcam bir daha kahvede görünmemiş. vefat ettiği haberi gelmiş. Giderayak sevdalandığı kara kaşlı kara gözlü hanımefendiye kavuşamadı için belki de gözleri açık mı gitmiş bilemem. Aradan çok geçmeden teyzemin de sonsuzluğa göçtüğü haberi gelince , tüm kahve ahalisi yasa gömülmüş. Ağaçları, güllerin, kuşların dillerini bilemediğim için ne yazık ki onların duygularına ulaşamıyorum. Kanımca her şeyin farkındalar ve çok üzülmüşlerdir.
Doğanın bir parçası olarak tanrının tüm yarattıklarıyla bir bütün olarak yaşamak harikulade bir şey. Çok güzel yaratılanlar için hani derler ya tanrı boş bir zamanında yaratmış diye. İçte öyle nü muazzam güzelliklerle karşılaşıyor insan . Renkler, tatlar, kokular. biçimler. En iyisi çok düşünmemek sanırım . Kendi hesabıma söylüyorum, benim şu küçücük aklım bu sırları anlamaya yetersiz kalıyor.
Yaşam tüm hızıyla akışını sürdürüyor. Benim duyumuma göre Antalya da üç emekliler kahvesi varmış. Keşke daha çok olsa. İnsanlar dört duvar mekânlarından kurtulup soluk alabilseler . Birbirleriyle söyleşip rahatlasalar. Emekliğin getirdiği can sıkıntısı sorunundan az da olsa kurtulsalar. Çokça ben dedim ama yaşamdan emekli ancak ölürken olunur.Kim icat etmiş şu emekli meselesini yaa. Dinlenme zamanınız geldi ,gezin, tozun,yaşamın keyfini sürün deseler ya! Ha bir şey daha belirtmeliyim. Ben emekli memekli değilim. Zamanını yüce tanrım biliyor. Müstahak , koştur dur ,dediğinizi duyar gibi oldum.Eyvallah dostlar,hoş kalın…