ANKARA'DAN

Cumhuriyet'e nasıl geldik?

Cumhuriyet'e ya da Türkiye Cumhuriyeti'ne geçmeden önce, devlet fikrine ve dünyada ilk kurulan devletleri bir anımsamak yerinde olur diye düşünürüm.

Dünya tarihinde kurulan ilk devletleri, Mezopotamya'da M.Ö. 4000 yıllarında görüyoruz.

Genelde bu tür yazılarda hep bilinir diye geçeriz ama, ukalalık sayılmasın deyip, Mezopotamya da neresi açıklayalım.

Tarihte Mezopotamya, iki ırmak arasındaki bölge anlamında Dicle ve Fırat nehirleri arasında kalan bölgeye denilmiştir.

Günümüzde ise bu bölge, Irak, Kuzeydoğu Suriye, Güneydoğu Anadolu Bölgesi ve Güneybatı İran topraklarının olduğu yerdir.

İlk Devletler bu verimli bölgede M.Ö. 4000 yıllarında Sümerler, Akadlar, Elamlar, Asurlar ve Babiller tarafından kurmuştur.

Devletimizin tarihi açısından bakıldığında ise, devlet olarak değil ise de, ilk Beylik olarak Saltukoğulları''nca Erzurum ve civarında 1080 yıllarında kurulduğu ve 1200'lerde de yıkıldığı, dağıldığı bilinir.

Devlet yönetimi olarak Cumhuriyete değinmeden önce yine ortak payda açısından CUMHURİYET nedir sorusuna yanıt bulalım.

Cumhuriyet, ulusun, egemenliğini kendi elinde tuttuğu ve bunu belirli süreler için seçtiği temsilcileri/ milletvekilleri aracılığıyla devleti yönettiği, devlet yönetimi biçiminin adıdır.

Her ne kadar tarihin farklı dönemlerinde Cumhuriyet ve Cumhuriyete benzer devletler var olmuşsa da, ilk Cumhuriyeti Fransız Devriminden (1789-1799) sonra, Fransa'daki mutlak monarşinin devrilip, yerine cumhuriyetin kurulması ile görüyoruz.

Cumhuriyet fikrine bizim kendi tarihimiz açısından baktığımızda ise, özellikle Fransa'ya giden aydınların etkisi Tanzimat, Meşrutiyet, Milli Mücadele ve sonrası kurulan Devlette görüyoruz.

Vatanın kurtarılması amacıyla, Ulusal Kurtuluş Savaşında, Kâzım Karabekir ve Ali Fuat Paşalar, Eski Bahriye Nazırı Rauf ve Bandırma Vapurunda yanında olan Refet Beyler TBMM'nin açılış sürecinde de Mustafa Kemal Paşa'ya destek vermişlerdir.

Her ne kadar Amasya Kongresi sürecinde bir kısım sorunlar yaşansa da, dönemin birleştirici niteliği nedeniyle yol arkadaşlığı sürmüştür. Ancak, sürecin zaferle sona ermesinin ardından Mustafa Kemal Paşa ile bazı yol arkadaşları arasında, özellikle yeni Türkiye devletini inşa etmek (Cumhuriyet) için düşündüklerini hayata geçirmesi sürecinde bir yol ayrımına gelinmiştir.

1 Kasım 1922'de SALTANATIN KALDIRILMASI, TBMM'ye seçilen üyeler arasında da ayrışmalar yol açmıştır. Padişaha ve Saraya duygusal bağlılıkları olanlar ile, bir kısım farklı ilişkiler içinde olanlar yaşanan gelişmelerden rahatsız olmaya başlamışlardır.

Mustafa Kemal öğrencilik yıllarından başlayarak, askeri ateşe olduğu dönemler dahil, Saltanatın kaldırılması ve yerine çağdaş bir Cumhuriyetlerin kurulması fikrini düşünmüş ve incelemiştir.

Saltanatın kaldırılmasından sonra, 6 Aralık 1922'de Mustafa Kemal bir gazeteye demeç verir, "Halk Fırkası" adında bir parti kuracağını duyurur ve Anadolu'yu dolaşmaya başlar.

Halkın egemenliğinde bir devlet yönetimi kuracağını anlatsa da, saltanatın kaldırılmasına karşın, Hilafetin sürmesi, bu konuda en büyük direnç ve engeli oluşturuyordu.

Mustafa Kemal bir yandan yurt gezilerini yaparken diğer yandan da diplomasi çalışmalarını sürdürmektedir.

13 Ekim 1923'de Ankara'nın Başkent olmasının ardından Neue Freie Presse Muhabirine verdiği CUMHURİYET ve HALKIN İRADESİ ile ilgili yönetime ilişkin demeci, Yurt çapında yayınlanan Yeni Gün ve Hakimiyet-i Milliye Gazetelerinde yayınlanır.

Sonuç olarak, kuruluşunda beylik, daha sonra1876 yılına kadar mutlak monarşi, meşruti monarşi ile yönetilen Osmanlı Devleti'nin parçalanmasından sonra Ankara'da açılan TBMM'den yönetilen ülke sorunlarını aşmakta zorlanıyordu.

27 Ekim 1923'te Vekiller Heyetinin istifası okunduktan sonra, Muhalefetin yeni hükûmet kurma çabasından sonuç alınamayınca;

Mustafa Kemal (Atatürk), 28 Ekim'de Çankaya Köşkü'ndeki akşam yemeğinde İsmet Paşa, Fethi Bey, Kazım Paşa, Kemalettin Sami Paşa, Halit Paşa, Rize mebusu Fuat ve Afyon mebusu Ruşen Eşref Bey'leri ağırlar ve Hükümet bunalımından çıkmak için düşüncelerini açıklayarak;

"YARIN CUMHURİYETİ İLAN EDECEĞİZ" der ve yemekten sonra İsmet Paşa ile birlikte kanun bir tasarısı hazırlarlar.

TBMM'de, 29 Ekim 1923 günü gerçekleşen oturumunda 1921 kabul edilen 364 sayılı Teşkilât-ı Esasîye Kanununun Bazı maddeleri, Mustafa Kemal'in hazırladığı metinler şeklinde:

"Hâkimiyet, bilâkaydü şart Milletindir. İdare usûlü halkın mukadderatını bizzat ve bilfiil idare etmesi esasına müstenittir. Türkiye Devletinin şekl-i Hükûmeti, Cumhuriyettir." şeklinde değiştirilmiştir.

Anayasanın diğer maddelerinde yapılan değişiklikler ile de CUMHURBAŞKANLIĞI makamı oluşturulmuş ve Cumhurbaşkanının da TBMM tarafından kendi üyeleri arasından seçileceği, Cumhurbaşkanının belirleyeceği bir Başbakanın da, TBMM'den güvenoyu alarak göreve başlayacağı hükmü yer alarak;

Her türlü muhalefete ve kaşı koymaya karşın Cumhuriyetin ilanı ile birlikte, PARLAMENTER SİSTEME ve DEMOKRASİYE geçiş sağlanmıştır.

Yaşasın Atatürk'ün Laik Demokratik, Sosyal Hukuk Devleti, TÜRKİYE CUMHURİYETİ!...

 

Yayın Tarihi
28.10.2021
Bu makale 1404 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!