Cennete Düştük

2017 yılına umutla adım atarken terör susturdu yüreğimi, dilimi kalemimi. Dizimin sakatlanması tuzu biberi oldu suskunluğumun, canlı cenazeye dönüştü tüm vücudum. Özledim dağları, çam, ardıç, katranı. Kokusunu kekiğin, sesini kuşun. Sosyal medya hayatımıza yön verirken anımsatıyor ya anıları bugünkü anıyı taa iliklerimde hissettim paylaşmak istedim sizlerle

Yağmurlu soğuk bir haftanın ardından pırıl pırıl bir güne uyandım bu Pazar. Doğaya gitmenin sevinciyle ışıl ışıl gözlerim. Manavgat yolundayız. Yol her zamanki gibi kalabalık. Yol kenarlarındaki tarlalar su içinde. Bahçelerde portakal limon var hala ağaçlarda turuncu sarı pekte yakışmış birbirine. Badem ağaçları çiçeğe durmuş pembeden beyaza. Yürüyüş Parkurunun adı pek uymuş bugüne Oymapınar’dan Manavgat Barajına Bahar yürüyüşü. Uyanmış doğa, toprak yeşile, ağaçlar tomurcuğa durmuş.

Manavgat girişinde Oymapınar Barajı tabelasını takip ediyoruz. Geçtiğimiz yolda çok güzel eski taş evler var. Buruluyor içim ne güzel evler, yakında yıkılır yerini betonarme evler alır… Oymapınar barajına yaklaşırken Manavgat çayı karşılıyor bizi gürül gürül. Köprüden geçip Oymapınar Barajına çıkıyoruz. Manzara muhteşem yeşil dağların arasında kocaman turkuaz yeşili baraj gölü görsel bir gösteride. Alabildiğine görkemli güzelliğinden emin kendine güvenli. Su ne kadar da önemli her türü ayrı bir haz veriyor insana. Deniz başka güzel göl başka dereler çaylar ırmaklar bambaşka.

Barajın o güzel manzarası kaçırılmaz fotoğraf çektiriyoruz bir o köşeden bir bu köşeden. Fotoğraf molasından sonra tünelden geçip kıvrılıyor aracımız yukarıya doğru çam ormanı içinde. Araçlardan iniyoruz. Alıp sırt çantalarımızı geçiyoruz tırmanışa. Her yükselti de farklı bir güzellik karşılarken bizi barajda gösteride farklı bölüm farklı güzellikleriyle. Torosların güzellikten kamaşmış ta gözleri, bulutlanmış başları.

Tabiat ana uyanmış. Papatyalar açmış, anemonların rengi farklı burada beyazı, kırmızısı pembesi ebrulisi bile var. Sarı, beyaz mor çiğdemleri yalnız bırakmamış salep çiçekleri. Çalı bitkilerin bir kısmı çiçekler açmış mineli. Yaprağı dökülen bitkilerde tomurcuğa geçmişler. Cemre toprağa 6 Martta düşecek ama havaya, suya düşmesi yetmiş tabiat anayı uyandırmaya.

İlk tepeye çıkıyoruz müthiş manzarayı izlemek için. Kayaların üzerinden. Tepeden izlemek Oymapınarı ayrı bir haz. Hayat burada mutluluk burada. İniyoruz tepeden, başka bir tepeye gitmek için. Tırmanışa geçiyoruz. Doğanın kucağında ağaçların, rengârenk bitkilerin arasındayız.Bahar bize de iyi gelmiş tırmanmak bile harika.İkinci çıktığımız tepeden farklı eşsiz bir manzara ile karşılaşıyoruz.Evet Cennet burası olsa gerek.Kelimeler kıyafetsiz bu güzelliğin karşısında.Utkum tutuldu anlatamam.Yaşamak görmek gerek.Hey gidi güzel memleketim.Doyulur mu sana.Manavgat barajı görünen, Oymapınar ile bağlantılı.Güneyinde Oymapınarın.

İnsanı çarpıyor güzellik alıyor aklını başından kesiliyor ayaklarınız yerden. Ya da ben böyle hissediyorum. Tepeden saatlerce bakabilirim bu manzaraya hiç usanmadan. Yeşilin tüm tonları burada huzur için buluşmuşlar. Bu güzelliği kendi ile bırakıp baş başa devam ediyoruz bir başka tepeye tırmanmaya. Şarıl şarıl akan çeşmeden doldurup sularımızı çıkıyoruz diğer tepeye. Manzaramız bu kez Oymapınar. Görselliğin güzelliği parkurun zorluğunu hissettirmiyor. İyi ki gelmişiz iyi ki buradayız mutluluğu yüzlerimizde. Gülen yüzlerle yürümekte ayrı güzel. Nereye bakacağımı şaşıyorum bazen.Sağa, sola ,aşağı ,yukarı . Çam ağacına sarılıp atıyoruz negatif enerjimizi.Her yer ayrı güzel.Keyifli bir gün..

Yemek molası veriyoruz papatyaların soframız olduğu genişçe bir alanda. Ardıçlı tepeden de manzarayı izlemeden inmiyoruz aşağılara. İnişe geçince farkına varıyoruz ne kadar tırmandığımızın. Manavgat barajına doğru iniyoruz. Solumuzda yükselen tepede göz göz olmuş mağaralar. Tepesinde kuşlar dolaşıyor sürüyle ötüşerek. Ormanda kuş sesi duymak ve rastlamak çeşmelere umutlandırıyor beni. Herkes yuvasında kendi yaşam alanında sürdürebilmeli yaşamını. Doğal seleksiyonu nasıl gerektiriyorsa. İnmesin kuşlarda şehre. Doğa yürüyüşçüsü ve doğayla ilgili yazılar yazan Fethiye’den bir arkadaşım çoban çeşmeleri kurumasın kuşlarda su içebilsinler demişti bir telefon konuşmamızda. Atiye kulakların çınlasın hem çeşmeye hem de kuşlara rastladım bugün. Mutluluğum ikiye katlandı.

Havada kekik kokusu, gözlerimde güzellik ışıltısı kuş sesleri kulaklarımda yürüyorum taşlı parkurda. Yüreğimde mutluluk ipiltisi hafifçe. Güzelyalı köyünde bırakıp kısa parkurçuları barajın oluşturduğu yarımadaya doğru yol alıyoruz. Yarımadanın tepesinde keçi sürüsüyle karşılaşıyoruz. Yeni doğmuş yavru oğlak göbeği bile düşmemiş henüz. Ayaklanıvermiş hemencik. Belki de doğum yaparken anası bizim gürültümüzden korktu da bırakıverdi yavruyu. Yavru ürkek, ıslak simsiyah düşmemiş göbeği sallanıyor kıpkırmızı.

Son noktamız baraj kenarında bir restoran. Şarkılar türküler eşliğinde yemeğin ardından biniyoruz araçlara rotamızı çevirerek Antalya’ya Şarkı söyleyen kızımız Aysel bizim araçta şanslıyız o nedenle. Yoruluncaya kadar söylüyor. Ne kadar da ipeksi, billur gibi bir ses. Nazlı da değil laf aramızda. Mütevazi, sevimli. O yorulunca da ihtiyar heyeti sahne alıp Antalya’ya kadar oyunları ile performanslarını sergiliyor.

 

Çok keyifli bir yürüyüştü. Beğendim kelimesi hafif kalıyor. Bayıldım. Emeği geçen tüm arkadaşlarım hepinize teşekkürler.İyi ki varsınız.Sizinle olmak ayrıcalıktı.Seviyorum hepinizi

Yayın Tarihi
02.03.2017
Bu makale 2134 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!