EĞİTİMCİ GÖZÜYLE

Anne, eş ve arada kalan koca! ..

     Konuyu “evlenince evden giden kız evlat ile elden giden erkek evlat” diye değerlendiren bazı annelerin, gelinine “elin kızı” demesi ve oğlunu “kaptırmış” olarak görmesi ve sonrasında gelişen sağlıksız durumlardan bahsediyoruz.  

     Anlaştığı, seçtiği, yuva kurmak, çocuk sahibi olmak ve hayatı paylaşmak istediği biricik eşi ile seçmediği ama kendisini dünyaya getiren her türlü karşılıksız fedakarlık gösteren muhterem annesi arasında kalan erkek evlattan bahsediyoruz, koca dan bahsediyoruz. 

   “Gelin kaynana kavgası” ve arada bunalan, ne yapacağını bilemeyen kocalar, yıpranan ilişkiler, kötü etkilenen diğer aile bireyleri, çocuklar, yıkılan yuvalar ve etkileri nesiller boyu sürecek durumlardan bahsediyoruz.  

      Gerek özel eğitim kurumları rehberlik servisleri, gerekse aile danışmanlığım sürecinde görüştüğüm ve gözlemlediğim ailelerde, aile içi ilişkileri kalitesinin tüm aile bireylerini ruhsal, zihinsel, duygusal sosyal yönden etkilediğiydi.  

  Sorun nedenleri ve çözümü tam olarak nedir? 

     Erkek annesi ve eşi arasında gelişen “gelin-kaynana” rekabetinin nasıl çözüleceği konusunda yetersiz ise, durumun sağlıksız olması kaçınılmazdır.  

      Bu aksayan durumda bazen anne, bazen eş, bazen erkek bazen de herkesin belirli oranlarda sorunlu davranışları olabiliyor. 

      Öncelikle eş seçiminde ne kadar bilinçlisiniz, kiminle evlendiğinizin ne kadar farkındasınız?  

    Çoğunlukla “ben hele bir evleneyim zamanla değiştiririm” yanılgısına sık düşüldüğü gözlemlenir.  

       Bilinmesi gereken ise, evlendiğiniz kişiyi değiştirmek üzere evlenmiyorsunuz. Evlenirken beraber yaşamak ve o kişiyle hayatı paylaşmak üzere evleniyorsunuz. 

         Konuya kadın açısından bakarsak özellikle bizim toplumumuzda kadın kocasıyla ilişkisinde geleceğe güven duyma, sayılma, değerli görülme, sevgi ve ilgi görme konusunda son derece muhtaç bırakılmıştır.  

     Ve bu nedenle özellikle kadın olduğundan dolayı geçmişinde çoğu ailelerde değer verilmeyen ilgi görmeyen anneler, oğullarından ilgi, sevgi ve değer görmek isterler.  

       Oğullarının onların tabiri ile “elin kızına” sevgi, ilgi göstermesi değer vermesinden mutlu olması gerekirken rahatsızlık duyabilirler.   Oğlunu kendisine daha çok bağlamak kaptırmamak için ilgi, sevgi artırımında bulunabilirler.  

      Eğer bir erkek evlat, anne tarafından bu şekilde kullanılıyorsa, bu sevgi değildir; bu sağlıksız bir ilişkidir.  

     Yani anne oğluna, olması gerektiği gibi değil, farkına bile varamadığı kendi sağlıksız iç dünyasına göre davranmaktadır. 

      Burada çözüm yine erkek evlatta olacaktır. Evlat annesinin bu durumunu, evleneceği eşi ile tam olarak paylaşabilmelidir.  

      Annenin tek değer gördüğü evladını “kaptıracağı” ve “kaybedeceği” korkusunun nasıl yönetilebileceğini eşiyle detaylar üzerine görüşmelidir. Eşinin daha halden anlayan, daha yapıcı ve rahatlatıcı olmasının önemini ifade edebilmelidir.  

     Aslında konunun çözümü son derece basittir. Tüm mesele sınır ve sorumluk bilinci gelişmiş, aklın ve vicdanın devrede olduğu olgun insan olabilmektedir. 

      Gözlemlediğim kadarıyla birçok olgun anne ve baba da evlenmiş/evlenecek çocuklarına eşlerini asla üzmemeleri gerektiğini her fırsatta önemle vurgularlar.  

    Evlenmiş çocuklarının arasında bir sorun olduğu zaman aralarına girmeseler de ellerinden gelebilecek desteği vermek üzere arkalarındadırlar. Damadına ya da gelinine karşı daha yapıcı davranırlar; kendi çocuklarını eşleri konusunda daha fazla empatiye sevk ederler.    

     Farz edelim ki anne olgun değilse ve oğlunu daha çok kendine bağlamayı önemsiyorsa ve bu nedenle evladına sevgi ve ilgi (şartlı sevgi ve ilgi) gösteriyorsa, akla köpeğine ilgi ve sevgi gösterenler gelir. 

      Bu annelerin evladını kendilerine bağlama ihtiyacının nereden geldiğini farkında varmaları sağlanmalıdır.  

        Oğul, eğer olgunsa “ben evlendim ailemi kurdum çocuklarım olacak; benim mahremimin en önemli tanığı çocuklarımın annesi, iyi ve kötü günlerde hep yanımda olacak eşimle olan ilişkimde oldukça tutarlı ve dikkatli olmak zorundayım” diyecektir.  

      Eşi ve annesi arasında olan erkek, annesinin de karısının da kıymetinin öneminin ve de kendisinin de farkındadır.  

       Erkek bilmelidir ki adil ve tutarlı davranış sergileyemediği zaman hiç kimseyi hayatında tutamayacaktır ve oluşacak sorunlar çözülemeyecektir.  

      Eğer anne babalar acılı günlerdeyseler, evlatlar annelerinin babalarının yanında çok daha fazla zaman geçirirken, eşi “hep annenin babanın yanındasın onlarla mı evlendin?” gibi çiğ davranışlar sergilemek yerine tam tersi bu davranışı takdir edeceklerdir.  

      Tüm mesele sizin kim olduğunuz ve kim olarak kiminle evlendiğinizin farkında olmanızdır.  

Kendini seçemeyenin eşini seçmesi mümkün değildir.  

Kendimizi Yetiştirmemiz Önemlidir! 

      Aile içi en kaotik sorunlar basitçe çözülebilirken en basit sorunlar kaosa da neden olabilir. Bu anlamda duygusal, zihinsel ve sosyal yönden gelişim içinde olmak güçlü iletişim becerilerine sahip olmak oldukça önemlidir 

       Eşlerin hayatın anlamını kavramaları, kendilerini kendileriyle tanıştırmada rehberlik edecek duygularını anlamaları, evlilik olgunluğuna erişmiş olmaları önemlidir.  

     Bunun için duygusal kalıplarımızın farkında olmalıyız. Yani öfkelerimiz, üzüntülerimiz, kaygılarımız, korkularımız, sevinçlerimiz, alınganlıklarımız en çok hangi durumlarda gelişir. 

    Güçlü ve Zayıf Yönleriniz Nelerdir?  

   Her günün sonunda hangi olaylar sizi nasıl etkiledi? 

      Bu duygularınızı not alın. Sizi, sizinle tanıştıracak olan duygularınızın farkına vardıkça kendinizi daha iyi tanırken geçmişe takılmak yerine, sadece ders çıkartmaya başlayacaksınız ve özgürleşeceksiniz.  

    Kendinizle olan ilişkileriniz düzelirken çevrenizle de daha sağlıklı ilişkiler kurmaya başlayacaksınız.  

   İkinci olarak da evinizde kitaplığınız olsun. Daha çok kitap okuyun, okuduğunuz kitaplarla ilgili duygu ve düşüncelerinizi diğer aile bireyleri ile paylaşmayı önemseyin.  Onlarla halden anlamasına sohbet içinde kalmak oldukça önemlidir. 

    Yani hem duygu dünyanı zı hem de düşünce dünyanızı geliştirin. İçinizden geçenleri beyniniz daha iyi anlamlandırsın. Eşinizle, çocuklarınızla, kök ailenizle ve çevrenizle daha anlamlı ilişkileriniz olsun.  

       Ve son olarak herkes kendi yaşamından sorumludur; bizler yaşamla kavga etmeye değil, yaşamla uyum içinde olmaya geldik. Herkes önce bir kendisini yetiştirmelidir. 

 

Yayın Tarihi
28.02.2021
Bu makale 1170 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!