DÜN-BUGÜN-YARIN

Amerikan Rüyası

Özellikle ikinci dünya savaşından sonra Amerikan ekonomisinin zora girmesinden sonra bir rüya üretilmiştir...

Üretilen rüya yavaş yavaş gerek Hollywood gerekse başka yollarla tüm dünyaya empoze edilmiştir...

Bu rüya ne midir ?

Amerikan Rüyası...

Bu rüyada, insanoğlu eğer isterse en zengin, en başarılı olabilir, her şeyin en mükemmelini yaşaması gerektiğine inandırılan insanın önüne hangi engel çıkarsa çıksın, bu engelin ne olduğuna bakılmaz, engel sorgulanmaz, sadece engeli nasıl aşması gerektiği insana güdümlenir...

Tıpkı Hollywood filmlerinde gördüğümüz mükemmel aileler ve insanlar gibi...

Bahçeli ve büyük evlerde yaşayan, son derece lüks bir hayat süren, son derece fit, güzel ve yakışıklı insanlar ve son derece iyi eğitim aldığı sürekli vurgulanan çocuklar.

Bu rüyanın içerisinde ulaşılması gereken hedefler, ilk zamanlarda çok çalışmak, kendini yok sayarcasına çalışmakken daha sonrasında kısa yoldan bu hedeflere ulaşmak da insanlara güdümlenir...

Yani hedefine ulaş da nasıl ulaşırsan ulaş gibi bir mantığın çevresinde dönen bir şekle bürünür, günümüzde de kolay bir şekilde rahat ve lüks bir yaşama ve kodlanmış standartlara zorlanmadan nasıl ulaşırıma dönüşmüştür...

 

Lüks arabalar, lüks partiler, şık giyimli ve zengin insanlar, havuzlu evler, herkesin giremediği girenlerin kendisini çok özel hissettiği ya da hissettirildiği davetler...

Başarı kavramı Amerikan rüyasında şöyle kodlanır...

Senin neyin eksik, sen de zengin olabilirsin, sen de bir yalı da ya da en lüks yerlerde oturabilirsin, senin de onlar gibi bir Lincoln ya da bir Ferrarin olabilir...sadece bunu iste, bunu gerçekten istersen olur...

Hatta bunun öğreticilerini de bu sistemin içerisinde görürüz, insana başarı olarak kodlanan bu en iyiye, en zengine ulaşma çabasına yardımcı olmak adına bir sektör de oluşur, bu sektörün öğreticileri, yardımcıları, bilginleri, eğitimcileri vardır.

Hepsinin söylediği şey temel de bir başarı olgusu yaratmak, başarının zenginlik olduğuna insanları inandırmaktır... Bireyi yaşadığı dünyadan izole ederek, bencil bir mutluluk yaratılır...

 

Çeşitli unsurlarla tüm dünyayı içerisine alan bu Amerikan Rüyası, duyguları ve düşünceleri etkilemiştir.

İnsanoğlu’nu insan yapan değerlerden uzaklaştırıp, insanı bir diğer insanla yarışır hale getirmiştir.

Kapitalist sistemle beraber, insanın insanla yarışı zaten başlamıştır...

Amerikan Rüyasının insanlara sunduğu hedeflere ulaşmaya çalışan insan, duygudan ve düşünceden uzak, makineleşmiş bir hal alır.

Özellikle de sosyal medyanın insanların diğer insanlara ne yaptığını gösterir hale gelmesini sağlayan uygulamaların ortaya çıkmasıyla bu yarış iyice büyümüş, insan diğer bir diğer insana imkanlarını, ne yaptığını, nasıl yaşadığını göstermek için yaşar hale gelmiştir.

Bu da toplumdaki algıları tamamen değiştirmiş, tamamen şekil üzerine yaşayan toplumlar ve topluluklar meydana getirmiştir.

Rüyada sunulan hedefleri gerçekleştirmiş ve rüyadaki başarıya ulaşmış insanlar bir kenarda öbekleşirken, diğer tarafta başka öbekler oluşmuş, rüyadaki hedefler üzerinden toplumlar birbirinden ayrılmaya başlamıştır...

Söz konusu hedefleri ve hedefte gelinen yeri korumak uğruna belirli değerleri de kaybeden gruplar, bu maddi imkanları korumak uğruna manevi ve ortak değerleri de kaybetmeye başlamışlardır.

Sosyolojik olarak da gelinecek nokta zaten budur.

Sosyal bilimlerin giderek değerini ve önemini kaybettiği bir dünyada, düşünen insan yaratmak yerine, hedef insanı yaratmak ön plana çıkmıştır.

Düşünen insanı ötekileştiren bu rüya, ortalama bir bakış açısı istemektedir.

Ortalama bakış açısı herkesin ve güruhun söylediği şeyi söylemek, onun gibi davranmak onun gibi yaşamaktır.

Bu rüyanın artık çökme noktasına geldiği, hatta çöktüğü bir gerçektir. Ancak düşünmeyen geri kalmış toplumlarda bu rüyayı sürdürmek isteyen ve bundan nemalanan belirli bir zihniyet vardır.

Tüm dünyada yaşanan felaketlerden, insanın yaşadığı dramlardan ders almayan bir zihniyet...

Bencilliği pompalayan ve insanın sadece kendi konforunu düşünür hale geldiği, doğayı, evreni, tabiatı kendi konforu için sürekli ikinci hatta üçüncü plana attığı bir zihniyet...

Kendi kültürünü, coğrafyasını her fırsatta aşağılamaya meraklı, kendinin de ne olduğunu aslında bilmeyen, bilse de kabul etmeyen bir zihniyet...

Rüyadaki hedeflere ulaşınca yine mutsuz olan, sürekli daha fazlasını isteyen bir zihniyet...

Duygunun yerine maddeyi koymuş bir zihniyet...

Düşünmenin yerine beklentiyi koymuş bir zihniyet...

Cemil Meriç ne güzel söylemiş;

İnsanlar sevilmek için yaratıldılar, eşyalar ise kullanılmak için. Dünyadaki kaosun nedeni; eşyaların sevilmeleri ve insanların kullanılmasıdır “

Yayın Tarihi
02.03.2020
Bu makale 983 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!