YARINA YOLCULUK

Adaletin Kestiği Vicdan

 

Eskiden adaletin kestiği parmak acımazmış. Çünkü adalet hassas karar verirmiş, doğru karar verirmiş. Şimdi adaletin kestiği parmak da acıyor, vicdan da acıyor.

Küçükken adalet mekanizmasının gerçekten sembolü olan terazi ile tartıldığını sanırdım. Hassas olduğuna inanırdım. Biz meğerse çocukmuşuz safmışız.

Bu ülkede ne olunur ne olunmaz bilmem ama, bu ülkede Özgecan da olmayacaksın, eşek de. İkisini de tecavüz ederler. İkisini de öldürürler.

Bu ülkede Üç Fidan da olacaksın 35 şair de. Üç fidansan boynunu koparırlar, 35 şairsen Madımak’ta ateşe atarlar. Kendi cennetinde ölüp, başkasının cehenneminde yanarsın.

Hatta bu ülkede doğruyu söylersen onuncu köyü aramak zorunda kalırsın.

Bu ülkede hele hele hiç sokak köpeği, sokak çocuğu olmayacaksın. Hatta sokakta olmayacaksın. Oyarlar, döverler, aklına filmlerde bile göremeyeceğin şeyler gelir.

Geçenlerde Victor Hugo’nun bir sözünü okudum ve irkildim. Diyor ki büyük adam “Vicdan, insanın içindeki tanrıdır”. Demek ki insanlar yaşamları boyunca vicdanıyla yaşıyorsa tanrının dediklerini yapıyor demek ki.

Ki bazı meslekler, kendi vicdanıyla değil “Kamu Vicdanı” adına karar verir. Hakimler mesela, savcılar mesela.

Gelelim sadede. 18 Mayıs akşamı gece 23:15 civarı üniversiteye takip ettiğim köpekleri beslemek için geldim ve yurt civarında sürekli olan iki köpeğimi besledim, sevdim ve sonra devam edip edebiyat fakültesinin oralarda olan diğer üç köpeğimi görmek/beslemek için oraya gittim. Oraya vardığımda iki köpeğim orada ve benim olduğum yolun karşısındaki kaldırımda olduğunu gördüm. Korna çaldım ve beni görünce koşmaya başladılar. Tam o sırada biri yolu geçti ve diğeri yoldan geçerken inanılmaz hızla oradan geçen bir araca çarpıldı. Tarçın, gözlerimin önünde havada en az iki-üç takla atıp yere düştü ve çığlıklar içinde kalkıp edebiyat fakültesinin arkasındaki çalılıklara kaçtı. Araç hiç hız kesmeden devam etti. Bende aracın plakasını almak için arkasına düştüm ve yurdun orada aracı gördüm. Araç muhtemelen birini indirmek için durmuştu. Aracın yanına yanaşıp “Köpeğe çarptınız, neden durup ilgilenmediniz?” dedim ve araç şoförünün cevabı “Ben Türkçe Bilmiyor. Ben Türkçe Bilmiyor” oldu. Aslında orada tam ona Türkçe öğretmenin yeri ve zamanıydı ama ben ve benim gibiler hem yüreğinde vicdan ile yaşarız hem de bu tarz işleri kendimiz değil adalete havale ederiz.

Ben, üniversitede bir öğretim üyesi olarak, bir baba olarak, evinde kedi besleyen bir birey olarak görevim şahidi olduğum bu olayda sokak köpeğinin haklarını korumak ve ona çarpıp kaçan kişiyi adalete ihbar etmekti. Bunun için Fatih Polis karakoluna gittiğimde oradaki nöbetçi memurun “sokak köpeğine çarpıp kaçan birisi ile ilgili şikâyeti alamayız” demesi yüreğimin gelecekte de incitileceği ile ilgili kapıyı açıyordu. Bu işin kanunda yeri yokmuş. Bende ısrarcı davranıp şikâyetimin alınmasını sağladım.

Sonra evime gittim ve gözlerimin önünde Tarçın’ın çarpılma anıyla uyuyamadım ve bu görüntü hala gözümün önünden gitmedi.

Sonra aradan 15-20 gün geçtikten sonra olayın akıbetini öğrenmek için Fatih Karakolu’na gittiğimde olayın savcılığa intikal ettiğini ve çarpan adamında benim hakkımda “asılsız suçlamadan ve iftira etmekten” suç duyurusunda bulunduğunu öğrendim.

Ey yüreğinde vicdan ve tanrı taşımayan zavallı insanoğlu, oturup konuşsak mangalda kül bırakmazsın. Nasıl yalan söylersin?

Neyse devam edelim. Savcı hanım bu zatı çağırır ve ifadesini alır ve o zat “suçlamaları kabul etmemiş ve köpeğe çarpmadığını söylemiştir”. Bunun üzerine “Kamu Vicdanıyla” karar verecek savcı hanım kararını verir ve taraflara gönderir. Karar metni aynen “Şüpheli hakkında trafik güvenliğini tehlikeye sokmak suçundan dolayı soruşturma yürütülmüş ise de; Şüphelinin üzerine atılı trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçunun yasal unsurlarının olayda oluşmadığı, Şüpheli hakkında KAMU ADINA KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA, kararın taraflara tebliğine itiraz yolu açık olmak koşulu ile 5271 sayılı CHK’nun 171 ve 173. Maddeleri uyarınca karar verildi” şeklindedir.

 

Bu olayda bir araç bir köpeğe çarpmıştır. Araç şoförü durmayıp kaçmıştır. Herhangi bir şekilde ceza almamıştır. Bir köpek (ki daha sonra hiç görmedim) hayatını muhtemelen kaybetmiştir.

Benim 3 yıldır yakinen tanıdığım, her türlü açısını yaptırttığım, neredeyse her gün karnını doyurduğum adını öğrencilerin birçoğunun bildiği TARÇIN’ımız muhtemelen ölmüştür.

Benim vicdanım hala sızlar. Hem sevdiğim köpek ölmüştür. Hem de adalet yerini bulmamıştır. Yani benim vicdanım iki kere yaralıdır. Benim vicdanım “Adaletin Kestiği Vicdandır” ve hakikaten acımıştır.

Şöyle bir karar çıksaydı mesela; “ey köpeğe çarpıp kaçan zat, seni beş gün Hayvan Barınağındaki hayvanlara bakma cezası verdik” ya da “ey köpeğe çarpıp kaçan zat, beş torba köpek mamasını alıp Konyaltı Belediyesi Hayvan Barınağına teslim etme cezası verdik” biçiminde olsaydı, vicdanım acırdı ama en azından suç işleyenler cezalandırılıyor inancıyla yaşar ve rahatlardım. Şimdi suç işleyen cezalandırılmamış ve vicdan yani yüreğimdeki tanrı yaralanmıştır.

Dedim ya bu ülkede olunmaması gereken çok şey var çok. Yüreğinde vicdan acısıyla yaşayanlara sabır diliyorum.

Yayın Tarihi
10.07.2015
Bu makale 2970 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Kayıtlı Yorumlar
bu hikayeyi sizden dinlemiştim hocam ama tarçının ne olduğu belli değildi üzülmüştüm ama şimdi daha çok üzüldüm neyin adaleti varki bu ülkede köpeğe çarpana ceza versinler

Kamile Yiğit 10.07.2015

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!