BİLİMSEL DÜŞÜNCE

29 Mayıs 1453...

 

Sultan Mehmet ordularıyla Doğu Roma İmparatorluğu "Konstantin" surları önünde kurdu orağını... 
"Ya İstanbul'u alacağım ya da İstanbul beni..." diyerek Serdengeçti yiğitlerine son emri verdi...
***
Oğuz Atadan gelen Kayı Boyu Türk Obaları Karacahisara korku saldığından beri, yaklaşık 200 yıl geçmişti. 
Türk'ün gücü tarih yazıyordu... 
Doğru ile yanlış, güzel ile çirkin karışıyordu birbirine...
Kıyas kabul etmez değerler ucuz kahramanlar yaratmak için harcanıyordu...
Var olan bir pozitif değeri, karşıtıyla yani negatifiyle kıyaslamak akla ziyandı, ama hayatın gerçeği idi... 
Eksik olan zaten eksikti, ona anlam kazandırmak için yüksek değerle kıyaslamak yanlış olacağından, Fatih Sultan Mehmet ile "hayatı haremdeki entrikalarla uğraşan ve gözdelerin teninde zevk arayan" nice Osmanlı Padişahıyla kıyaslanmayacağı gibi... 
***
İstanbul'un Fethi!... 
Kutsal görevdi, gerçekleşti...
Çağ kapatan bir olaydı, itirazı olan var mı? Olacağını sanmam!.. 
Şimdilerde, Fatih'in İstanbul'u Fethi görkemli törenlerle kutlanıyor, güzel, itirazımız da olamaz. Güzel ederler, devamında yarar var. Ancak Fatih'i de anlatarak... 
En az yedi dil bildiğini, bilime, bilim insanına değer verdiğini, şaibeli bir yönü olmadığını da... Yalancı ve riyakar olmadığı da anlatılmalı.
***
Merakımdır; Gazi Paşa'mın önderliğinde 06 Ekim 1923'te İstanbul emperyalist işgalcilerden kurtarıldığı halde (2.fetih..) her nedense tören düzenleyen, kutlayan olmuyor! 
Acaba neden?
Dahası, Milli Bayramlarımızın kutlanması yasaklanıyor!...
Acaba neyin peşindeler?
Milli olmadıklarını mi belgelemek mi?!
***
Şimdi İstanbul'un yeniden Fethi gerekiyor! Hem de örgütlü cehaletin işgalinden kurtarmak gerekiyor! İstanbul 3. Kez işgalden kurtarılmalı... 
Ne Fatih'e ne ne de Mustafa Kemal'e kıyas olacak bir başka değer yetişmedi!
Fatih'i sadece Mustafa Kemal'le kıyaslamak bir derece doğru olabilir... 
İstiklal Savaşımızın şartları ile Bizans'ın şartları çok farklıydı... Her iki olay kendi zaman diliminde değerlendirilmelidir. 
Fatih'in önündeki engel, çağın derebeylikin sembolü sadece surlar ve kale burçlarıydı! Gazi Paşa'nın karşısında da en güçlü emperyalistler, çağının yenilmesi mümkün olmayan çelikten surları (Armanda...) ve kan kokan silahları vardı. 
Fakat Başbuğ, Bozkurt Gazi Paşa zekasıyla, silah kullanmadan İstanbul'u feth etti... İlk fetihten en önemli farkı buydu...
***
İstanbul'un Kurtuluşu bir de bu açıdan değerlendirilmelidir! 
Ordusunu, onurunu, vatanını savaş alanlarında kan dökerek, can vererek sSavunan, sırtı döşek görmemiş kahramanlarla lafazan yalancılar mi kıyaslayacak?! 
Onların mürailikleri mi savunulacak!.. 
Çağ açanlarla hırsızlar mi kıyaslanacak!Dünyanın önünde eğildiği kKahramanlarla yalancı-çakma kuklalar mi kıyaslanacak? 
Başbuğ, Bozkurt, Baş Komutan!... 
Gazi olmakla şehit olmak arasında sadece bıçak sırtı kadar farkın varlığında adam gibi adam olmak kolay mı? 
"Özlemeyin, beni görmeyin, fikirlerimi özleyin, onları benimseyin, sahip çıkın cumhuriyete..." derken bir mesaj veriyordu. 
Oonun için de "Ey Türk Gençliği!..." diye seslenmiş istikbalin sahiplerine... 
Şimdi gel de söylenme!
Neden sadece 29 Mayıs?
Neden 6 Ekim de değil?

Yayın Tarihi
30.05.2017
Bu makale 1830 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!