MELTEM ESİNTİSİ

1 Mayıs Emekçi Bayramı Kutlu Olsun

İnsanlık yaratılalı beri emeğiyle geçinenler, alın terini sermaye edinenler olduğu gibi işin kolayına kaçan, başkalarının sırtından geçinen, aklını birlikte üretmek ve artı değeri dengeli paylaşmak yerine başkalarının sırtından geçinmek için şeytanca kullanan, insan emeğini ucuza kapatıp, onun sırtından para kazanan insanlar da olmuştur. Olmaya da devam etmektedir.

Emeğin değerini, emeğinden başka sermayesi olmayanlar işçi ve emekçi insanlar anladığı ve emeklerinden kaynaklanan üretim güçlerini fark ederek, harekete geçirdikleri gün, insanın insanı sömürmesine dayalı düşen değişecek, üretim sağlayan çarklar, öncelikle emekçiden yana dönmeye başlayacaklardır. Bu iki kere iki dörttür.
Bu aslında, emekçinin, gücünü fark etme, emeğe ve insan gücüne dayalı üretim gücünün, elde edilen artı değerin emekçiden yana değerlendirilmesi, akan nehrin suyunun emeğiyle geçinen insanlardan yana akıtılması olayıdır.
İnsanın çağdaş bir yaşama kavuşması, inanç özgürlüğü içinde hareket etmesi, demokratik bir yapılanma içinde özgür davranışlar sergilemesi, vatandaşlık haklarını bilmesi ve sahiplenmesi, emeğini sonuna kadar koruması, saygın bir hukuk devletinin saygın bir vatandaşı olması, eşit vatandaşlık ilkesine ve denk davranışlarla karşılaşma ilkesine dayalıdır. Emekçileri 1 Mayıslarda meydanlara toplayan, emeğin hakkını vermek, verilmeyen hakkı bileğinin hakkıyla almak, emeği gereğince sahiplenmekten, sonuna kadar ilkeli olmaktan ve tutarlı davranmaktan geçmektedir.
Emeksiz yemek olmayacağını, emeğiyle hak edenin ürettiği değerden hak ettiğini alacağını, verilen mücadelenin bir hak mücadelesi olduğunu ve insanın insanı sömürmesi düzeni sonlanana kadar bu tür eylemlerin devam edeceğini, bir gün tüm dünyada bu günün gerçek anlamda emek ve emekçi bayramı olduğunu göreceğiz. Suyun tersine akmayacağı elbet bir gün anlaşılacaktır. Akacaksa, onu da, kol ve beyin güçleriyle işçiler ve emekçiler başaracaklardır.
Kimi ülkelerin, emek ve emekçiler tarafından kazanılmış hakları göz önüne alındığında, bizden ne kadar ilerde oldukları gözlemlendiğinde, bizim emekçilerimiz açısından edinilmiş hakları geliştirmek ve yenilerini elde etmek için yapılacak çok ama çok iş olduğunu görüyoruz.
Aslında üretimi artırmak, üretenin yolunu açmak, payını artırmak, çoğaltmak emekçi dışındaki paylaşımcıların önünü kesmek ve hak ettiklerinden fazlasını almalarını önlemekle mümkündür. Bu ancak, aracı, tefeci, rantçı, kene ya da asalak kim varsa, hepsinin devre dışına çıkartılması ya da sınırlandırılması ile mümkündür.
Emek en yüce değerdir. Yok sayılamaz, değersiz gösterilemez. Üretim yapılan yer, her neresi olursa olsun, sağlıksız ve güvencesiz koşullar kimseye dayatılamaz. Hele bu durumlar için, gerekli önlemleri almak yerine, işin fıtratında bu var gibi saçma sapan gerekçelere sığınılamaz. Doğal gösterilmeye ve alışkanlık yaratılmaya çalışılamaz. Kanıksatılmaz. Buna yeltenenlere de kesinlikle izin verilmez.
İşçi ve emekçilerin haklarını güvence altına alan yasal düzenlemeler yapılırken, önce kaçamak noktaları düşünülüp, emekçiyi zora sokacak maddeler yerleştirmek yerine, emeği koruyan ve gerçekten güvence altına alan düzenlemeler yapılmalıdır.
Emeğe yönelik uluslararası anlaşmalara uyma konusunda sıkıntıların olduğu bilinmesine karşın, sıkıntıları gidermek adına gösterilen samimi bir çaba yok. Zorunlu eğitim almaları gereken çağda, okul dışı kalan, çocuk yaşta okulu terk etmeye özendirilen ve ucuza çalıştırılan ve emekleri çarçur edilen çocuk işçiler, bir toplum yarası olarak hepimizden ilgi bekliyor. Ama bu önemli konuda da vurdumduymazlık ve umursamazlık almış başını gidiyor.
İnsan emek, korunduğu, emekçiler tarafından sahip çıkıldığı sürece değerlidir, değerli kılınabilir. Bu da ancak ve ancak, emeğinden başka sermayeleri olmayan, elden ağıza günübirlik yaşayan emekçilerin bir araya gelip dayanışma göstermeleri ve örgütlenmeleri ile gerçekleşebilir.
Toplum sindirildiği için, her fırsatta gözü korkutulduğu ve değişik biçimlerde tehdit edildiği için, coplandığı, su ya da gaz sıkıldığı için, işten çıkartılma korkusu yaşadığı için, sendikalara üye olma, toplu sözleşme yapma, gerektiğinde grev yapma ve haklarını kullanma konusunda gerekli duyarlı davranışı göstermekte sıkıntı çekmektedir. İşsiz kalma, aç kalma, evine ekmek götürememe gibi nedenler, emekçinin elini ayağını bağlar gözükmektedir.
Bir emekçi bayramı olarak şenliklerle, yurt çapında şölenlerle kutlanması gereken 1 Mayıslar, stres ve sıkıntı dolu görüntüler vermekte, katılım konusunda ne yazık ki, sayısal anlamda caydırıcı olmaktadır. Yer yer görüntüler buna tanıklık etmektedirler.
Her düzeyde yetkililerin işçilere yönelik verdikleri sözler, bulundukları politik vaadler, ne yazık ki, sözde kalmaktadır. Bu konuda kamuoyu nezdinde tam bir bilinç oluşturulması gerekirken, işçilerin gözlerinin içinde baka baka yalan söylenmekte, gözler boyanmakta, olmayan varmış gibi sunulmakta, her şey yolunda ve pespembe gösterilmektedir.
Emeğe ve emekçiye yönelik sorunların gündeme taşınması ve onların yerinde önlemlerle çözümlenmesi yerine, yapay gündemler, oluşturularak ve başları her sıkıştığında yeni bir gündem ortaya atılarak, dikkat dağıtılmakta, hemen başka bir yöne çekilmektedir.
Nasıl mı? Emekçilerin, emeklerini sömürenleri, işgücünü ucuza kapatanları belirleyip, anında hesap sormaları yerine, yapay gündemlerle, etnik kökenleri, farklı inanç ve mezhepleri, siyasal anlayışları, ait oldukları sendikalar, üyesi oldukları dernekler, aidiyet duyguları gibi ayrımlar öne sürülerek, bölünmeleri, parçalanmaları, ve yaptırım ve pazarlık güçlerini kaybetmeleri sağlanmakta, işçi temsilcileri de bu ayak oyunlarına gelmekte, kurulan tuzaklara anında düşmektedirler.
Emekçiler şunu iyi bilmelidirler ki, kölelik insanın yazgısı değildir. Açlık, emekçinin, alın terinin karşılığı olamaz. Emekçinin kaderi işverenin iki dudağı arasından çıkacak iki çift lafa bırakılamaz. Verilenle yetinilmesi mümkün değildir. Hak edilenin alınması, ancak örgütlü mücadele ile olur. Korku, ancak dağları bekler. Emekçi, hak mücadelesi vermek yerine, haklarının kendisine verilmesini beklerse daha çok bekler. Görünen köy, kılavuz istemez.
İşçilerin, emek yoğun çalışanların, eşit insan olmaktan gelen haklarını, üretimden gelen güçlerini biliyor ve toplumun geleceği adına onlara sonuna kadar inanıyoruz. Bu hak mücadelesinin emekçi biri olarak arkasında olmamamız düşünülemez. Bunu ifade ediyoruz.
Emeğin kutsal olduğu inancıyla bir kez daha emekçi bayramı 1 Mayıs’ın, amacına uygun kutlanmasını, hiç kimsenin başının ağrımamasını diliyoruz. Bu çok anlamlı bayramın, emeğin değerini bilen, emekçinin haklarına saygı duyan ve gereğini yapan herkese kutlu olmasını, ülkemizi bir refah toplumuna dönüştürmesi dileğimizi yineliyoruz.
Hadi biraz da nostalji yapalım, rahmetli Cem Karaca ile birlikte yaşamımızın hemen her döneminde dağlara taşlara yazıp söylediğimiz bu güzel marşı bir kez daha sözleriyle anımsayalım.
1 Mayıs Marşı
Günlerin bugün getirdiği baskı zulüm ve kandır (2)
Ancak bu böyle gitmez sömürü devam etmez (2)
Yepyeni bir hayat gelir bizde ve her yerde (2)
1 Mayıs 1 Mayıs işçinin emekçinin bayramı (2)
Devrimin şanlı yolunda ilerleyen halkın bayramı (2)
Yepyeni bir güneş doğar dağların doruklarından (2)
Mutlu bir hayat filizlenir kavganın ufuklarından (2)
Yurdumun mutlu günleri mutlak gelen gündedir (2)
1 Mayıs 1 Mayıs işçinin emekçinin bayramı (2)
Devrimin şanlı yolunda ilerleyen halkın bayramı (2)
Ulusların gürleyen sesi yeri göğü sarsıyor (2)
Halkların nasırlı yumruğu balyoz gibi patlıyor (2)
Devrimin şanlı dalgası dünyamızı kaplıyor (2)
Gün gelir gün gelir zorbalar kalmaz gider (2)
Devrimin şanlı yolunda kül gibi savrulur gider (4) 

Yayın Tarihi
01.05.2016
Bu makale 1419 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!